14 Ağustos 2008

Tuana prenses 15 günlük



30 Temmuz sabah 09.56 itibariyle dünyaya gözlerimi açtım. Şimdilik günler iyi geçiyor. İlk günlerde alışma döneminde biraz mızıldandım. Ama gün geçtikçe büyüyorum. Artık etrafımı gözlemlemeye de başladım. Annemi biraz daha az oyalar hale gelince sizlerle yine tarifleriyle buluşacak. Gülriz teyzeme kurabiyeler, Işıl teyzeme de pasta için çok teşekkürler. Herkese çok sevgiler...
Tuana


21 Temmuz 2008

Tuana prensese baby shower


Mini baby shower'ımızı yapalı 2 haftayı geçti. Nefis lezzetlerle güzel bir gün geçirdik. Davetiyemiz Yasocuğumdandı. Menümüzde kısır, yaprak sarma, kıymalı börek, kurabiyeler, soğanlı-biberli ekmek ve sevgili Işıl'dan güne özel pastamız vardı.
Aradan zaman geçse de tarifi talebinizi unutmadım arkadaşlar. Ancak yazıyorum kusura bakmayın. Sevgili Pelinciğimin nefis taze soğanlı, kırmızı biberli ekmeğinin tarifini aşağıda bulabilirsiniz. Aslında ekmek yerine kek demek daha doğru olur. Tek başına bile afiyetle yiyebileceğiniz lezzette çünkü...




Tarif Pelin'in kaleminden şu şekilde:
Malzemeler:
1 su bardağı süt
1/2 su bardağı su
3 tatlı kaşığı kuru maya (ben bir dr oetker kullandım)
4 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1/4 su bardağı sıvı yağ
1 corba kaşığı sirke
4 su bardağı un
1/2 doğranmış soğan
5 diş sarımsak1 demet maydanoz
2 ymk kaşığı margarin
ek olaraktan bir demet taze soğan
taze nane
azıcık zeytin ezmesi
1-2 tane kırmız tatlı biber

Yapılışı:
Öncelikle ılık süt ve su karışımına maya ve şekeri ekleyerek 10 dk kabartıyoruz. Daha sonra tuz, sirke, yağ ve unu da ekleyerek yumuşak ama ele yapışmayan bir hamur elde edeceğiz.
Eğer yapışırsa bir miktar un eklemekte fayda olabilir. Bu arada margarin ile(ben zeytinyağı kullandım) soğandır biberdir maydanozdur nanedir bunları biraz çeviriyoruz. Ben yeşillikleri kaybolmasın diye soğanlar biberler karamelize kavrulunca otgilleri sonradan koydum (fesleğeni unuttum zannediyorum). Bu arada hamur kabarması önemli bir konu. 1 saat kadar kabarıyor kabarmış hamuru azıcık merdane ile açıp bu malzemeyi içine koyup karmakarışık olana kadar yoğuruyoruz yoğurmak zorlaşınca bir miktar un eklemesinde bulunabilinilir. Sonrasında yaklaşık 1 saat daha dinlendirip tekrar yoğuruyoruz ve tepsiye top yapıp koyuyoruz. Bıçakla üzerine çizikler atıp tepsiyi 260 derece fırında ( önceden ısınmış olması gerekiyor) üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Çok dikkatli olmak lazım zira yanıveriyor, 1 dakikanın bile önemi var.. Afiyet bal şeker olsun...

28 Mayıs 2008

30 hafta, 30 yaş

Artık yazmanın vakti geldi... Bir de böyle güzel bir pasta yapılmışken övmeden duramayacağım.

Pazartesi eşimin doğumgünüydü. O otuzuna girerken, ailemizin yeni üyesi de 30 haftasını tamamladı. Arkadaşlarımızı çağırıp eşime süpriz yaptım. Bu süprizde sevgili hanimiş Işıl'ın da katkısı büyük oldu. Yanda gördüğünüz lezzetli ve güzel pastayı hazırladı bizim için. Kızı kucağında fener maçını izleyen doğumgünü çocuğu babamızı görüyorsunuz. Ben de yanına peynirli, kıymalı ve patlıcanlı iki çeşit börekle yaprak sarma hazırladım. Süprizi de sorunsuz ve çaktırmadan başardık. Tuana bebeğimizle ilk doğumgünümüzü kutladık. Eh şimdi anlaşıldı sanırım neden Levent Yüksel'den 'Tuana' şarkısını seçtiğim :) Bundan sonraya ise sağlıklı bir doğum dilemek kalıyor.

Bu güzel pasta varken sönük kalacağından, alman pastası tarifimi de bir sonraki yazıya bırakıyorum. Herkese kocaman sevgiler...

14 Mayıs 2008

Tel Kadayıflı Muhallebi


Yaklaşık 2 haftadır bu tarifi yapıp yayınlamayı bekliyorum. Ankara'da yengemden aldığım bu tarif çok lezzetli, hafif ve bir o kadar da hoş görünümlü. Umarım dener ve beğenirsiniz.

Malzemeler:
250 gr tel kadayıf
1 çay bardağı yağ (1/2 tereyağ, 1/2 sıvı yağ)
1 su bardağı şeker (ben kullanmadım, şekersiz de çok lezzetli oldu)
1 su bardağı dövülmüş ceviz
Hindistan cevizi

1 kilo süt
1 su bardağı şeker
4 yemek kaşığı nişasta
4 yemek kaşığı un
1 paket krem şanti
1 paket vanilya

Yapılışı:
Kadayıfı bütün olarak koyup yağda kavurun. Kavruldukça parçalanıyor. Pembeleşince altını kapatıp cevizi ekleyin.

Süt, şeker, nişasta ve unu pişirin. Piştikten sonra 1 yemek kaşığı tereyağı/margarin ekleyin ve karıştırın. Daha sonra krem şanti ve vanilyayı da ekleyip iyice çırpın.

Kadayıfın yarısını borcama serin. Üzerine ılınmış muhallebiyi dökün. Hindistan cevizi serpin ve en üste de kalan kadayıfı yayın. Kadayıfı tatlının yeneceği gün kavurmaya dikkat edin. Aksi taktirde yumuşar ve o çıtır lezzeti kaybolur.

Sevgiler

18 Nisan 2008

Dünyayı Güzellik Kurtaracak


Yasocuğum çocuklarla ilgili yeni bir mim'de sobelemiş beni. Konumuz çocuk istismarını durdurarak dünyada güzelliğe katkıda bulunmak. Birçok ülkede ve en önemlisi ülkemizde de çocuk istismarını hergün haberlerde izliyoruz. Kaçırılıp zorla çalıştırılanlar, bedeninde sigara söndürülenler, dövülenler.... Hayretler içinde bazen ağlayarak nasıl yapıyorlar diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
İstanbul'da hepimiz trafiğin içindeyiz. Hergün aileleri tarafından para kazanmak için yollara dökülen çocukları görüyoruz. Temizlikten, saygıdan, eğitimden yoksun bir şekilde yanımıza yaklaşıp, önce konuşup sonra da istediklerini elde edemeyince saygısızca inatlaştıklarına şahit oluyoruz. Hem iyi yetişmiyorlar ve belki de büyüdüklerinde herkese zararlı bireylere dönüşüyorlar; hem de ailelerin yararı için küçük yaşta çalışmaya zorlanıyorlar.

Çok eskilerden hatırladığım evimizin önünde kaybolmuş ağlayan bir çocukla karşılaştığımız ve henüz 13-14 yaşımda olmama rağmen o çocuğu üşümesin diye mantomun içine sarmamdı. Sümükleri akmış, gözleri yaşlı bu miniğin ailesini bulmuş muyduk onu bile hatırlamıyorum. Zaten geçmiş hafızam kötüdür. Sadece beni etkileyen kareler kalır aklımda geçmişten.
Çocukluğumda öğrendiğim ilk şarkı kuş sesleri idi. Hatta bir video görüntümde yemek masasında herkesi susturmaya çalışarak cıyak cıyak bu şarkıyı söylüyorum :) Ama sizlere bunun sözlerini değil Levent Yüksel'den Tuana'nın sözlerini vermek istiyorum. Çocukluğumda değil ama ortaokul yıllarımdaki en meşhur şarkılardan biriydi. Peki neden mi bu şarkı? Hem eşimle aramızda özel bir anlamı var hem de.... Eh onu da bilen biliyor :))

LEVENT YÜKSEL - TUANA
Tuana, dallarına karlar yağıyor tuana
Ay, yüreğine ayaz vurur da
Sen üşürsün oralarda
Uyan, artık uyan
Kara gülüm zaman yok, kara gülüm
Mekan yok
Tut, asırlık umutlarla acılarla
Tut, bırakma peşini hayatın ateşini gel
Ah, akıp gider oyun akıp gider
Devam eder hayat
Ah, uyan da gel tuana
Yüreğim kan ağlıyor
Sana söz yine baharlar gelecek
Sana söz ışık sönmeyecek
Ölüm yok ki tuana uyan
Şimdi yaşanacak

10 Nisan 2008

Mısır Gevrekli Tavuk


Bu menüyü birkaç hafta önce teyzemde tatmıştım ve gerçekten de bayılmıştım. Salı günü de yine Fenerbahçe maçını izlemek için toplanan ahaliye pişirmeye karar verdim. İyi ki bu ahali geliyor da sayfama koyacak yemekler yapıyorum :) Beğeneceğinizi düşünüyor ve sizi tarifle başbaşa bırakıyorum.

Malzemeler:
14 parça Izgara Tava tavuk (paketinde bu şekilde belirtiyor. Kemiksiz pirzola olanlar)
2 paket krema (ben Sek kullandım)
1 su bardağı süt
Sade Corn Flakes
Tuz, karabiber

Yapılışı:
Sabahtan kremayı süt ile inceltip derin bir kapta tavukları bu sos, tuz ve karabiberle marine edin. Ben tavuk sayısı fazla olduğundan iki kapta yaptım. Üzerini kapatıp buzdolabında bekletin. En az 4-5 saat beklemesi gerekiyor.

Pişirmeden önce mısır gevreklerini elinizle çok fazla ufalamadan parçalayın. Borcamınızı yağlayıp fırınınızı 200 dereceye getirin. Marine sostan aldığınız tavukları paketten çıktığı gibi katlı haliyle (pirzola gibi açmadan) mısır gevreğine bulayın ve borcama dizin. Ben kare borcam kullandım ve 14 parça tavuk tam sığdı. Borcamın dibini kaplayacak kadar yaklaşık yarım çay bardağı marine ettiğiniz karışımdan ve yarım çay bardağı da su ilave edin ve fırına verin. Fırının en alt rafına yerleştirin ki mısır gevrekleri yanmasın. 45dk-1saat içerisinde pişecektir.

Yapması kolay ve görünüşü şık bir yemek. Davetlerinizde deneyebilirsiniz.
Afiyet olsun...

03 Nisan 2008

Ispanaklı Milföy Börek


..
..
Bu tarif de annişkodan, ama bu sefer uygulayıcı olarak bendeniz karşınızdayım :). Dün akşamki Fenerbahçe maçını bize izlemeye gelen arkadaşlar için hazırlanan böreğimiz herkes tarafından çok beğenildi. Zaten annem zor beğenir ama bir tarifi tavsiye ediyorsa da gerçekten güzeldir. Sizlere de tavsiye ediyorum. Ispanak dışında didilmiş etle, kıymayla ya da peynirle de güzel olur diye düşünüyorum.


Afiyet olsun

..
..



Malzemeler:
600-700gr ıspanak
300-400gr beyaz peynir
10-12 tane mantar
2 tane yufka
8 tane milföy
1 kuru soğan
1 şişe soda
2 yumurta
1/2 su bardağı süt
Biraz sıvı yağ

Yapılışı:
Ispanakları kuru soğanla birlikte kavurun. Suyunu çekene kadar pişirin. Mantarları dilimleyip susuz, yağsız pişirin. Suyunu çekince altını kapatın. Beyaz peyniri çatalla ufalayın. Milföyleri buzluktan çıkartın biraz yumuşayınca yağlı kağıdın üzerine 4 tanesini dizin. merdaneyle biraz büyüterek açın. Ben kare borcam kullandım ve dördü borcamı kaplayacak hale gelene kadar milföyleri açtım. Yağladığınız borcamın tabanına ilk dört milföyü yerleştirin. Boşlukları kapatacak şekilde elinizle de çekiştirip birbirine yapıştırın. Üzerine bir yufkayı buruşturarak koyun. Soğuyan ıspanaklı karışımı, üzerine mantarları ve en üste de peynirleri yayın. İkinci yufkayı da buruşturarak serin. Son 4 milföyü de aynı şekilde açarak en üste yerleştirin. Böreğinizi dilimleyin. Soda, yumurta, süt ve yağı çırpın. Dilimlediğiniz böreğin üzerine dökün. Borcamınızı stretch film'le kapatıp buzdolabında 1 gece dinlendirin. 180-190 derecede milföyler kızarana kadar pişirin.

27 Mart 2008

Ayvalı Muhallebili Tatlı (Süper!)

Haftasonu annişko ve babişko buradaydı. Anneciğim geçenlerde öğrendiği bir tatlıyı yaptı bize. Lezzetli, hafif ve serin bir tat arıyorsanız; ayva ve elmayı seviyorsanız bu tatlı sizin için birebir. Umarım dener ve beğenirsiniz. Bu güzel, güneşli günde herkese kocaman sevgiler...

Taban:
3 adet ayva
3 adet elma
1 su bardağından biraz az şeker
Ceviz ve tarçın

Ayva ve elmayı rendeleyin. Şekerle birlikte pişirin. Pişince içine dilediğiniz kadar tarçın ve dövülmüş ceviz ekleyin.

Muhallebi:
3 yumurta sarısı
4 yemek kaşığı un 1 su bardağı şeker
1 litre süt

Tüm malzemeyi muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin. Pişince 1 paket vanilya ve 1 yemek kaşığı margarin ekleyin, karıştırın.

Üstünün süslemesi:
3 yumurtanın akını 1 çay bardağı şekerle çırpın (krem şanti kıvamına gelene kadar)

Borcama taban karışımını yayın. Üzerine pudingi dökün (piştikten 1-2 dakika sonra). Muhallebi soğuyana kadar bekleyin. Soğuyunca yumurta akını üzerine sürüp fırında 180 derecede kızarana kadar tutun. Afiyet olsun.

19 Mart 2008

Kandil Simidi

Güne uygun tarifimiz sevgili blog yazarım Gökçe'den geldi. Tarifi onun ağzından okuyalım.
Mevlid kandiliniz kutlu olsun...


Malzemeler
1 adet yumurta
1 çay bardağı yoğurt
yarım çay bardagı zeytinyağı
yarım çay bardağı tereyağı
yarım çay bardağı süt
kabartma tozu
aldığınca un
1 adet yumurta beyazı
susam
toz tulum peyniri(kardeniz tulumu)
galeta unu

Yapılışı
Un hariç hepsini karıştırıp unu ekleyin. Oldukça yumuşak ancak ele yapışmayan bir yumuşaklık olmali. Sonra kısa çubuklar yahut küçük halkalar için parçalar koparıp önce şekil verin ve ardından yumurta akına batırıp susam,toz halinde tulum peyniri ya da galeta ununa batirin. 180 derecede kızarana kadar pişirin.
Peynirli ve galete unlu olanlar gercekten farklı ve hoş bir görüntüye bürünüyorlar ve sizi bilindik kandil simitleri yapmaktan çok küçücük farklar yaratarak kurtarıyorlar.

10 Mart 2008

Kahvaltılık Kıtır Börek


Uzuuuuuuun aradan sonra Pelinciğimden enfes bir börek tarifi ile karşınızdayım. Artık tembelliğe bir dur demenin sırası geldi. Bir ay ara çok uzun. Aslında bana bir aydan da çok daha uzun olmuş gibi geliyor. Özellikle pazar sabahları kahvaltılarınız için ya da beş çaylarınız için bu börek birebir.

Afiyet olsun

Malzemeler:
4 su bardağı yani 500 gr. un (gerekirse biraz daha fazla koyabilirsiniz. Açarken de kullanacağız.)
1 paket kabartma tozu
yarım çorba kaşığı tuz
2 yumurta
2 çorba kaşığı yoğurt
1 çorba kaşığı sirke
250 gr. margarin (ben bir miktar azalttım )(erimiş)

İçi için:
250 gram kıyma
bir soğan
maydonoz
karabiber
2-3 domates küp küp kesilmiş bunların hepsini kavuruyoruz....

Hamur için kocaman bir kaseye un, kabartma tozu, tuzu koyup ortasını çukur yapıyoruz. Çukura diğer malzemeleri de ekleyio yoğuruyoruz. Yumuşak yağlı bir hamur oluyor...
15 dakika kadar serince bir yerde dinlendiriyoruz. Sonra tenis topu büyüklüğünde toplar ayırarak merdane ile oldukça ince açıp içine malzemeyi koyuyoruz ve rulo yapıp gül gibi sararak yağlı kağda koyup 280 derecede önceden ısıtılmış fırında 30-35 dakika kızrana kadar pişiriyoruz...

07 Şubat 2008

Çayın Öyküsü


Resim: http://www.rizede.com/

(Bana bir dosttan mail ile ulaştı bu hikaye... Size de her çay içişte tebessüm getirmesi dileğiyle)

"Çayı çok sevdiğimi söyleyince, yaşlı bir teyze anlattı geçenlerde,
bak diye başladı söze ...

Çayın alt demliği evdeki kaynanadır;
devamlı kaynar durur..

Üst demlik evdeki gelindir;
alt demlik kaynadıkça o olgunlaşır, demlenir...

Gelinin kocası ise bardaktır;
biraz kaynana doldurur onu biraz da gelin...

Çocuklar çayın şekeridir;
tat verir...

Görümce ise çay kaşığıdır;
arada bir gelir ve karıştırır gider...

Kaynataya gelince;
o da bardak altıdır; dökülenleri bir araya toplar..."

28 Ocak 2008

Kıymalı bulgurlu börek


Cumartesi akşamı yemeğe misafirim vardı. Sabah spor, spor ertesi sokak sürtmesi ve akşamında da misafir ağırlama olunca biraz yorucu geçti. Ama yedik, içtik, eğlendik ve sonuç = mutluyum :). Gündüz Oyalama Kağıdı yazarları ilk buluşması vardı. Gerçi sadece dört kişi toplanabildik ve zaten bu dört kişinin üçü birbirini tanıyordu :) ama yine de çok hoş sohbetli ve karın doyurucu bir 2 saat geçirdik. Sevgili patronumuz Esra'ya bu güzel organizasyon için teşekkürler.

Cumartesi akşamı yemekten sonra yeni aldığımız Trivial Pursuit oyununu da oynamayı ihmal etmedik. Oyun, 26 dilde 45 versiyonu olan ve 2400 genel kültür sorusu içeren bir genel kültür oyunu. Sorulara takım halinde cevap verdiğinizden biraz daha kolaylaşıyor ama yine de çok kültürlü olmayı gerektiren sorular da mevcut. Altı farklı renkte soru kategorisi var. Oyun haneleri üzerinde belli bir ilerleme yönü yok. Sağa, sola, ileri ya da geri ilerleyebilirsiniz. Önemli olan her renkten bir soruyu doğru bilmek. Bu amaçla da zar attıkça ilerleyeceğiniz kareyi eksik renginize göre seçiyorsunuz. Tüm renkleri tamamladığınızda ise işin içine şans giriyor ve zardaki rakamın merkez haneye denk gelecek bir sayı olması gerekiyor. Burada da karşı takım sorulara bakmadan bir renk seçip size o renkteki soruyu soruyor. Bilirseniz kazandınız. Yoksa tekrar zar atarak oradan uzaklaşıp yine ulaşmaya çalışıyorsunuz. Keyifli bir oyun. Tabu, Pictionary'ye alternatif arayanlara duyurulur.

Akşamın yeni denenen tarifini ise aşağıda sizinle paylaşmak istiyorum. Tarif annemin bir arkadaşından geldi. Herkes de çok beğendi.

Malzemeler:
250 gr kıyma
2 orta boy kuru soğan
Tuz, karabiber, kırmızı biber
Yarım çorba kaşığı salça
1/2 bardak dövülmüş ceviz içi
1/2 bardak kısırlık bulgur
4 adet yufka
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı su
1 yumurta akı
Galeta unu

Yapılışı:
Kıyma ve soğanı baharatları da ekleyip kavurun. İyice pişen karışımı soğuması için bekletin (ben bir gün önceden hazırladım). Ilınınca içine salça, ceviz içi ve (üzerini bir parmak örtecek kadar) kaynar su ile şişirdiğiniz bulguru ekleyip karıştırın.

İlk yufkayı yayın. Üzerini sıvı yağ - su karışımı ile iyice ıslatın. İkinci yufkayı da üzerine yayıp aynı şekilde ıslatın. 12 üçgene böldüğünüz yufkaların geniş kenarlarına iç malzemeden koyun ve çok sıkmadan sigara böreği gibi sarın. Sırayla yumurta akı ve galeta ununa buladığınız börekleri tepsiye dizin ve önceden 200 dereceye ısıtılmış fırında hafif pembeleşene dek pişirin. Afiyet olsun.

18 Ocak 2008

Otlu Çörek


Geçen haftasonu halamla birlikte Bakırköy turu attık. Yorgunluğun üstüne karnımız acıktı. Tam da o sırada çok lezzetli ev yemekleri yapan Kırıktabak'ı gördük. Halama o kadar övdüm ki kendimizi içerde bulduk. Çok lezzetli zeytinyağlılarla karnımızı doyurduk. Bir de otlu çörek yedik ki yemeyin de yanında yatın. Tabi hemen arkasından evdeki sebzeli tariflere bakıp o tariflerden bozma bir otlu çörek yarattık. O tadı bulamadım (hep öyle olur ya) ama çok lezzetli oldu. Beğeneceğinize eminim. Herkese iyi haftasonları...

Malzemeler:
1/2 su bardağı sıvıyağ
3 yumurta
1 su bardağı yoğurt
2-3 su bardağı un
2 paket kabartma tozu

Yarım demet maydanoz
1 demet dereotu
8-10 dal taze soğan
200 gr beyaz peynir
Dereotu, maydanoz ve soğanı ince ince kıyın. Peyniri de ezip ilave edin. Başka bir kapta sıvı yağ, yumurta (birinin sarısını üzerlerine sürmek için ayırın), yoğurt, un ve kabartma tozunu yoğurun. Unu 2 bardak kadar koyup son bardağı yumuşak bir hamur elde edecek şekilde ilave edin. Bardağınızın büyüklüğüne göre 3 bardak fazla gelebilir. Elinize yapışan bir hamur olacak. İçine ot-peynir karışımını da ilave edin. Yağlı kağıt serdiğiniz tepsinize bir kaşık yardımıyla top şeklinde hamurlar koyun. Benim tepsime 16-17 tane sığdı. Biraz büyükçe oldu çörekler. Pişerken kabardıkça birbirlerine yapışıyor gibi görünseler de çıktıklarında ayrı oluyorlar :) Üzerlerine yumurta sarısı sürün ve 180-200 derece önceden ısıttığınız fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.

10 Ocak 2008

Ebelerim, Sobelerim...

Bugüne üç sobe sığdırdım. İlki sevgili Özlem'in beni davet ettiği, ancak cevaplayabildiğim blog soruları sobem, ikincisi canım Gülrizim ve sevgili Serpil'in beni davet ettiği hakkımda 7 gerçek sobesi ve sonuncusu da gülen suratımın karanlık sobesi. Cevaplar aşağıda buyrunuz efendim:

1. Blogda yazmaya ilk defa nasıl başladım?

Blogda yazmaya başlayalı bir seneyi yeni geçti. Özellikle evlendikten sonra Portakal Ağacı ile başlayan yemek tarifi serüvenim, hızla internetten devam etmekteydi. Bu arada da kızına bir blog açmış olan sevgili Senem'e her bulduğum yeni yemek sitesini ve yaptığım yemekleri anlatıyordum. Bir gün beni kendime de bir blog açma konusunda cesaretlendirdi ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. İlk başlarda gelenim gidenim yoktu. Bende de suç vardı tabi ki, kimseye yorum bırakıp kendimi tanıtmamıştım.. (değil mi Peçetem ;) ) Sonra nasıl mı tanındım? Dostluklarımın ilk nasıl başladığını hatırlayamadığım gibi bu kendiliğinden oluşan blog yakınlığını da hatırlamıyorum desem...

2. Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Yazılar belli bir çizgide yani kalbe giden yol üzerindeki mide çizgisinde, arada tatlı ve ara sıcak niyetine hayatımdan notlar, haberler, etkinlikler de giriyor. Ne hakkında yazarsam yazayım içimden geldiği gibi, o an hissettiğim gibi yazıyorum.

3. Blogda yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Bu aralar çok fazla vakit ayıramıyorum. Yani başka şeylerden değil, blogumdan feragat etmem gerekiyor. Ama sayfamı ilk açtığımdan beri çoğu zaman büyük keyifle tarifleri hazırlasam da üşendiğim nadir zamanlarda öfleyerek akşam keyiflerimden feragat etmedim desem yalan olur.

4. Blogda yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Artan bir bekleyiş olduğunu sanmıyorum. Ama tabi ki sayfama eskisi kadar vakit ayıramamak ve diğer dost blogları yeterince ziyaret edememek üzüyor beni. Eskiden ayda en az 20 yazı yazmalıyım şartım varken şimdi haftada en az bir kez yazman lazım diyorum kendime. Geri kalan zamanı da komşuları ziyarete ayırmak daha keyifli...

5. Blogda yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?

Blogumu kapatmayı hiç düşünmüyorum. Belki yazılarım seyrekleşir, belki belli dönemler ara veririm ama blogum hep devam edecek.

Hakkımdaki 7 gerçek (dünyanın 7 harikası gibi oldu :))) )

-- İnsanları çok severim ama özellikle yaşlılara karşı inanılmaz bir sevgim ve acıma duygum vardır. Bu duygu beni bazen yolda zorlukla yürüyen yalnız bir yaşlı gördüğümde ağlatabilir bile. Bunda belki de anneannemin yanında büyümüş olmamın etkisi büyüktür...

-- Elişi olan her türlü şeye ilgi duyarım. Zamanında cam boyama (iç ev kapılarının camlarını boyamıştım), taş boyama, etamin, örgü, boncuktan takı yapımı, resim kursu meraklarım oldu. Hala da ilhamım geldiğinde yapmaya çalışıyorum. Çok sabırlı değilim, belli bir süre sonra sıkılabiliyorum. Fakat yaptığım süre boyunca kendimi çok üretken ve huzurlu hissediyorum. Bu da beni mutlu ediyor.

-- Evde oturmayı, hele de tek başıma isem hiç sevmem. Bütün gün amaçsızca gezmek bile daha mutlu eder beni. Tüm gün hiç çıkmadan evde kaldıysam ruhum sıkılır, mutsuz olurum, karamsarlaşırım hemen.

-- Dostluklara çok önem veririm. Kendi hatalarım da olabilir, başkalarınınkini de affetmeyi bilirim. Fakat çok detaylı ve ince düşündüğümden bazen karşımdakinden bunu görmediğimde kendimi boşa hırpalıyormuşum hissine kapılırım. Ama huyum kurusun, karşılık göremesem de devam ederim :)

-- Kinci değilimdir. Çok kızdığım bir olayı bile çok kısa sürede unuturum.

-- Hani bazı zamanlar vardır ya. Karşınızdaki herhangi biri size tersleniyordur ve o anda ağzınızdan çıkmayan hazır cevaplar 10 dakika sonra birbir aklınıza gelir ve sinir olursunuz. Hem süt dökmüş kedi gibi durup azarlandığınıza kızarsınız hem de kafanızın o anda basmayışına... İşte o benim :)

-- Hakkımdaki 7. gerçeği de son sobemi yanıtlayarak bitirmek istiyorum. KARANLIKtan korkarım. Huzurlu hissetmediğim, kendime ait olmayan bir eve tek başıma hava karardığında girmek istemem. Gece ışıksız uyuyamam. Hatta eğer uykumda elektrikler gidip de zifiri karanlık olursa hemen uyanırım. Bir keresinde bu şekilde olduğunda kendimi evimizin tek panjursuz yeri olan mutfağımızda bulmuştum. Ay ışığı vuruyordu ve tek aydınlık yer orasıydı. Mutfağa nasıl gittiğimi hatırlamıyorum bile...

Herkese kocaman sevgiler