30 Mart 2007

TÜRK GECESİ için Gökçe'den Hamsi Pilavı


(30.08.2007 notu: Bu tarif ikinci bir kez ekranlarınızı süslüyor. Sevgili Ayşe'm Türk Gecesi etkinliğini bana duyurduğunda ilk aklıma gelen Karadeniz'e özgü bu hamsili pilav oldu. Daha başka cin fikirler de türedi hemen ama malesef yoğunluktan uygulama fırsatını bulamadım. Bu sebeple önceden bu tarifi görenlere tekrar sayfamı ziyaret ettikleri için teşekkür ediyor, ilk kez gelenlere de hoşgeldiniz ve afiyet olsun diyorum.)
Sevgili Gökçeciğim süper bir hamsi pilavı yapmış ve bana tarifini ve resmini gönderdi. Bana ise buradan sunmak kaldı. Ellerine sağlık Gökçeciğim... Ben tek gözlüyken bloguma destek oldun sağolasın. Şimdi onun ağzından okuyunuz:

Malzemeler (4 kisilik)

- 2 bardak pirinc
-yarım kilo ayıklanmış kılçıkları çıkarılmış ve tuzlu suyla yıkanmış hamsi
Not: Hamsi Karadeniz hamsisi olmalıdır.Hani şu küçük ve yassı olanlardan, baharda çıkan Marmara Hamsisi ile bu pilav yapılmaz.
-yarım demet maydonoz
-yarım demet dereotu
-2 orta boy kuru soğan
-bir tatlı kaşığı yedibahar
-karabiber
-tuz
-toz kırmızı biber
-kimyon
-tarçın (arzuya göre)
-bir avuç dolmalık üzüm
- bir avuç dolmalık fıstık
-zeytinyağı
-limon

Yapılışı
Soğanlar küçük küçük doğranır ve zeytinyağında kavrulur.Üzerine yıkanmış pirinç, baharatlar (ben tarçın eklemedim) tuz, kıyılmış maydonoz ve dereotu, dolmalık fıstık ve üzüm (ben üzüm ve fıstık da koymadım) ve 3 bardak su eklenerek pilav usulüne uygun pişirilir.
Balıklar sırtları tepsiye bakacak şekilde yağlanmış yuvarlak bir borcama ya da teflon kaplı bir tencereye dizilir.Üstüne pilav serilir ve düzleştirilir.Kalan balıklar da aynı şekilde üst kısma serilir ve 180 derece fırında 25 dakika yahut cok kısık ateşte ocakta 10 dakika pişirilir ve sıcakken ters çevrilip kalıp halinde çıkarılarak spatula yardımıyla servis edilir.

Üzerine limon sıkılarak yenebilir ki tadı o zaman midye dolmaya benzemekte...
Ben çok beğendim. Güzel bir sebze çorbasının üstüne harika ve doyurucu bir ana yemek olabilir.
İkram edeceğiniz kişilerin beğenisine göre sıvı yağ kullanabilir ve baharatları çeşitleyebilirsiniz.

Afiyet Olsun!

27 Mart 2007

Balıkesir'den tavsiyeler

Merhabalar, Buralardan size ikinci kez seslenmek istedim. Hala tek gözlü canavarım. Bu sefer de diğer gözü dinlenmeye aldık ama yarın bandajdan kurtuluyorum. Bu arada da boş durmayayım, fotoğraflardan derlemelerle ve yeni bilgilerle sizlere misafirliğe geleyim dedim.

Konumuz Balıkesir'e gelindiğinde mutlaka uğranması gereken birkaç yer ve buralarda en lezzetlisini bulabileceğiniz zeytinyağı hakkında biraz bilgi. Tanıtmak istediğim 3 yer var. Balıkesir'den yola çıkalım ve yolda sırasıyla üçüne de uğrayalım isterseniz.

Balıkesir'den Edremit yönüne giderken İvrindi sapağını 1,5 km geçtiğinizde yolun solunda 'Durmaz Alabalık' tabelasından sapıyorsunuz ve 200 metre kadar içeriye doğru ilerleyip parkediyorsunuz. Burada yazın açık havada, kışın ise tek katlı binada alabalık yiyebilir, bahçedeki havuzda alabalıkları seyredebilir, temiz havada yürüyüş yapabilirsiniz. Sade, soslu ve kaşarlı alabalık çeşitleri mevcut. Bunun yanında menüye dahil olan zeytinyağında turşu ve enfes bir mevsim salatası var. Kızarmış ekmeği de unutmamalıyım. Varmadan yarım saat kadar önce sipariş verirseniz daha az bekliyorsunuz.


Durmaz Alabalık Yeşilköy/İvrindi (0 266 476 80 18)

Karnımızı doyurup yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz üzerinde Havran mevkiinde Hacı Ahmet zeytin ve süt mamüllerinde mola veriyoruz. Buradan da zeytinyağı sabunumuzu, sepet ve teneke peynirimizi alıp tekrar yola çıkıyoruz.
Hacı Ahmet Edremit yolu 2. km / Havran (0 266 432 51 47)


Yolunuza devam ederken özellikle bu mevsim açmış meyve ağaçlarının da keyfini çıkarabilirsiniz. Bu ağaçlar bizim bahçemizden...

Sırasıyla Edremit, Akçay, Güre, Altınoluk ve Küçükkuyu'yu geçip Behramkale yoluna sapıyoruz. Bu yol üzerinde yaklaşık 10-15 dakika kadar ilerledikten sonra deniz kıyısında butik oteller ve atıştırabileceğiniz hafif salaş restaurantlar çıkıyor karşınıza. Bunlardan biri de İrfan'ın yeri.. Artık acımışsınızdır nasıl olsa. Burada da mola veriyoruz. Anne-baba ve 7-8 yaşlarındaki oğulları yaşıyor burada ve yaz-kış açıklar. Patates kızartması ve sigara böreğini biz denedik, çok lezzetliydi. Bunun dışında balık da yiyebilirsiniz. Sevimli bir yer. Aşağıda manzarasını da sunuyorum size..


Şimdi de biraz zeytinyağının faydalarından bahsedip gözümü daha fazla yormadan konuyu kapatıyorum. Evde oturmak sıkıcı.. Gözüme sakıncalı olmasa tüm sevdiğim blogları da dolaşacağım ama sanırım bunu birkaç gün sonra yapmam gerekecek. Şimdilik ben raporluyum ama, en azından blogum çalışmaya devam etsin istedim. Sevgilerle..













Aşağıdaki bilgi bana e-posta ile Uludağ Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü'nde araştırma görevlisi olan arkadaşım Bige'den geldi. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Zeytinyağını özellikle Balıkesir'de büyümüş biri olarak ben çok severim. Etli yemeklere bile zeytinyağı kullanmayı tercih ediyorum (kızartma hariç). Balıkesir de zeytin ağaçları bakımından zengin olduğundan her türlü zeytini, zeytinyağı, zeytinyağı sabunu mevcuttur. Bu bilginin de size faydalı olacağına inanıyorum. Teşekkürler Bige'cim..

"Subject: [tarim.gen.tr:2711] Zeytinyagi Hakkinda Genel Bilgiler!

Markalı zeytinyağı almak neden cok önemlidir?
Zeytinyağında üretim ve saklama koşullarının sağlıklı olması, aldığınız yağın içinde %100 zeytinyağı olması, asit oranının düşük olması ve Tarım ve Köy Işleri Bakanlığı'nın izniyle üretilmiş olması çok önemlidir. Zeytinyağında sağlık ve kaliteyi elde edebilmek için güvendiğiniz marka zeytinyağını tercih etmelisiniz.

Zeytinyağı donar mı?
Zeytinyağı soğukta muhafaza edildiğinde donar. Ancak oda sıcaklığında kaldığı zaman kalitesi bozulmadan sıvı hale döner.

Zeytinyağı nasıl saklanmalıdır?
Zeytinyağı, doğrudan güneş almayan, oda sıcaklığında ve ağzı kapalı olarak saklanmalıdır.

Son kullanma tarihi geçen zeytinyağını ne yapmak gerekiyor?
Son kullanma tarihi geçmiş ürünün sağlığa direkt bir zararı yoktur. Fakat tadında acılaşma görülebilir, bu da midenizi rahatsız edebilir.

Tekli doymamış (monoansature) yağ nedir?
Yapısındaki karbon atomlarının yalnızca iki tanesi, çift bağla bağlı olan yağ türüdür. Araştırmalar tekli doymamiş yağların, kan kolesterol duzeyini yükseltmediğini, hatta kontrol edilmesine yardımcı olduğunu göstermektedir. Tekli doymamiş yağlar en çok zeytinyağında bulunur.

Zeytinyağı kalp sağlığını nasıl etkiler?
Yapılan son bilimsel araştırmalar, kalbimiz için yararlı besinlerin başında zeytinyağının geldiğini gösteriyor. Zeytinyağının kalp hastalıkları üzerindeki en önemli etkisi, kandaki kötü kolesterolü düşürmesidir. Kolesterol damarlarda birikerek kalp ve damar hastalıklarına yol açmaktadır. Zeytinyağı kandaki kolesterol miktarını kontrol ederek damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı olmaktadır. Ancak zeytinyağının kalp ve damar sağlığımıza olumlu etkisi bununla sınırlı değildir. Zeytinyağı, tansiyonun kontrol altında tutulmasında da önemli bir rol oynamaktadır.

Çocuklarin sağlıklı gelişiminde zeytinyağı ne derece etkilidir?
Çocuklar için beslenme, yetişkinler için olduğundan çok daha önemlidir. Çünkü, çocukluktaki beslenme, tüm yaşamı etkiler. Yaşamin ilk yıllarında beynin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi, beslenmeyle doğrudan bağlantılıdır. Çocuk beslenmesinde yağlar, yaşamsal bir rol oynar. Zeytinyağı, bu açıdan da vazgeçilmez bir besindir. Çünkü, zeytinyağı, çocuk gelişiminde hayati önem taşıyan yağ asitlerini, anne sütüne eş miktarda içerir. Söz konusu yağ asitleri, çocukların kemiklerini güçlendirir.

Zeytinyağı nasıl üretilir?
Zeytin hasatında toplanan zeytinler zeytin işliklerine götürülür. Burada zeytinler önce ezilir (bir değirmen veya modern teknikle) sıcak veya ılık su kullanılarak sıkılır. Daha sonra su ile yağın ayrılması işlemi vardır. Üstten yağı maşrapa ile almak gibi çok basit yöntemlerle yapılabileceği gibi santrifuj kullanılarak da yapılabilir. Elde edilen yağ süzülür, kalitesi ölçülür ve uygunsa doğal olarak tüketilir, değilse rafine edilir.

Sızma zeytinyağları riviera zeytinyağlarına göre neden daha pahalıdır?
Sızma düşük asitli (maksimum %1 asit), üstün tat ve kokuya sahip en makbul zeytinyağı türüdür. Zeytinin toplanmasından, üretimine ve saklama koşullarına kadar özel çaba gerektirir, tabi ki bunun neticesi ilave maliyetler gerektiren bir üründür. Ancak zeytinin özü olan halis zeytinyağı sızmadır.

Zeytinyağları ne kadar kolesterol içerir?
Zeytinyağlarının hiçbir çeşidinde kolesterol yoktur.

Huseyin UGUZ
Gıda Muhendisi "

24 Mart 2007

Doğumgünün Kutlu Olsun Babişko - Çilekli Pasta

Bugün babişkomun doğumgünü.. Ben de hem o sebeple hem de gözümdeki sevgili arpacık (kendi değil de ismi sevimli :) ) alınsın diye Balıkesir'deyim. Büyük şehirde herşey daha zor oluyor biliyorsunuz. O yüzden ben de buradan size tek gözlü canavar olarak yazıyorum :) Ufak bir cerrahi müdehale ile arpacik kardeşle ayrıldık ve tek gözle bugünlük idare ediyorum. Yeni yaş'lı bir haftasonu geçireceğiz."Nice yeni yaşlara hep birlikte inşallah...

DOĞUMGÜNÜN KUTLU OLSUN BABİŞ..












Tarifimize gelirsek.. Çok kolay bir şekilde hazır satılan iki katlı sade keklerden aldıktan sonra pastamızın yapılışına başlıyoruz. Üst süslemesi için çilek ve kenar süslemesi için de dövülmüş fıkdık temin ediyorsunuz. Kremasının tarifi ise aşağıda:

1 kg süt
3 çorba kaşık mısır nişastası
3 çorba kaşık un
1 yumurta sarısı
1 paket vanilya
1 su bardağı şeker
Hepsi pişirilir. Ilık hale gelene kadar karıştırılır. Ilık hale gelince 1 yemek kaşığı katı yağ eklenip mikserle çırpılır. (Dilerseniz 1 paket krem şantiyi yarım bardak sütle çırpıp bu kremayla karıştırabilirsiniz).

Hazır kekin ilk katını tabağınıza yerleştirin. Üzerine krema sürün ve çilekleri ikiye bölüp dizin. Diğer keki de koyun ve tekrar üst ve yanlarına kremayı yayın. Yanlarını fındıkla, üzerini de yine çilekle süsleyin. Son olarak da tart jölesini üzerinde tarif edildiği şekilde pişirip, kaşık yardımıyla çileklerin üzerine yayın. Jöle çileklere parlaklık verecektir.

Afiyet olsun

22 Mart 2007

Aldım, kullandım, çok memnunum..

Sevgili Tuba beni bu oyuna davet etmişti biliyorsunuz. Ben de düşündüm, taşındım, evde en çok kullandığım ve kullanmaktan memnun olduğum birkaç eşyamı sizlerle paylaşmak istedim. Sonrasında ise Tuba'ya bir süprizim var :)

Önce mutfaktan başlayalım, sonra da günlük kullandığım eşyalar arasında sevdiğim birkaçına bakalım:

Bu sebze haşlama süzgecimi çok seviyorum. Bana halamın hediyesi.. Tencerenin altına 2 parmak yükseklikte su koyup buharda sebzelerimi haşlamamı sağlıyor. Daha sağlıklı bir yöntem, vitaminler suda kaybolup gitmiyor..

Çırpıcım her durumda imdadıma yetişiyor. Küçük elli ve güçsüz kollu :) biri olarak çatalla bu işi yapmaktansa hemen çırpıcıma başvuruyorum. Kolunu çevirmek yeterli ve çok basit.

Bu makarna kaşığını keşfettiğimde çok mutlu olmuştum. Özellikle kırmadan pişirdiğim spaghetti'leri tencereden tabaklara servis yaparken makarnalar benden kaçamıyor. Avuçlamışcasına tutuyorum onları bu kaşık sayesinde.

Süzgeçli bardaklarım bana çok şık ve kullanışlı geliyor. Özellikle adaçayı, ıhlamur gibi aktardan aldığım çayları bu bardaklarda demleyip içiyorum. Misafirim olduğunda sunmak için de gösterişli buluyorum.

Fırçamı özellikle tencere yıkarken kullanmak için aldım. Fırça sert olduğundan kirleri kolay çıkartıyor ve en önemlisi mutfağımda bir çiçek gibi duruyor.

Düdüklülerimden daha önce de bahsetmiştim. O kadar çok işime yarıyor ki.. Çalışan biri olarak iş dönüşü yemek yapmam gereken durumlarda imdadıma yetişiyor. Bazen ikisini birden kullanıyorum. O kadar hızlanmamı sağlıyor ki anlatamam. Yoksa evde bir kocimik var karnı acıkan ve dakka başı mutfağa uğrayan :)

Başucumda duran bu askı kızlara kolye ve küpelerimi asıyorum. Sanmayın ki bu kadar takım var.. Ben bir takı canavarıyım, itiraf ediyorum. En ucuzundan pahalısına, beğendiğim bir tasarım olunca dayanamayıp alıyorum. Bu askılar dışında bir de gardrobumda göz göz ayrılmış bir takı çekmecem var :)

Mum söndürücümü Mudo'dan almıştım. Mumu üflediğinizde bazen nefesiniz çok kuvvetliyse erimiş mumu etrafa saçarsınız ya, söndürücü ile bu olasılık sıfıra iniyor. Ayrıca çok eğlenceli.. Sanki her mumu 'sir' ilan ediyorsunuz.

Garfield kitap tutucum kitaplığımda çok şeker duruyor (Teşekkürler Ayşegülcüğüm). Ben 27 yaşında küçük bir kızım sanırım. Hala kendime oyuncak alırım (çocuğum olduğunda hiç yeni oyuncak almaya gerek yok) ve bibloları, ıvır zıvır, ıncık cıncıkları çok severim.

Bu kapı önü taşımı da ben boyadım. Her ne kadar kurbağaya benzetmeye çalışsam ve benzememiş olsa da :) annemlerde daha iyi çalışmalarım mevcut. Onlara bir kedi ve bir de kartal deseni boyamıştım ki onlar oldukça başarılıydı.

Son olarak da İkea'dan (iyi ki açıldı) aldığım ahşap çekmecelerim fişlerimi, kredi kart ekstrelerimi, silgi-bant-not kağıdı gibi ufak ama yer kaplayan eşyalarımı o kadar toparlıyor ki... Onlardan da çok memnunum.

Bir de geçenlerde e-posta ile aşağıdaki yumurta sarısı ayırma aparatının resmi ulaştı bana. Kullanışlı görünüyor ama gerçekten kullanmak ister miyiz bilinmez :))

Evet sevgili Tuba, biraz geç oldu ama oyununa katıldım sonunda. Ve sana süprizim aşağıda.. Bu cheesecake'i tanıdın heralde? Evet oreo cheesecake oldu sana eti negro cheesecake :) Dün akşam arkadaşlarıma ikram ettim, herkes çok beğendi. Teşekkürler tarifin için.. Benim kalıbım biraz daha büyük olduğundan sanırım kekim ince oldu. İtiraf ediyorum seninki daha güzel görünüyor :) Üzerine sos olarak da kuzenler davetimdeki şokonun sosundan yaptım.

O an

Bana e-postayla ulaşan bu fotoğrafı da eklemeden edemedim..
Mutlu yağmurlu günler..


21 Mart 2007

Fındıklı Kurabiye

Etkinlik tariflerimden sonra bir süre tarif yazmayıp sayfamın en başında kalsınlar istedim. Fakat yine dayanamadım. Sanki seyrek tarif yazarsam beni ziyaret etmeyi unuturmuşsunuz gibi geliyor :)

Kurabiye tarifim yine annemin sıklıkla yaptığı, uzun süre dayanan, sert görünen ama kıtır kıtır ve çok lezzetli, yapımı kolay bir tarif. Fazla söze gerek yok deyip sizi tarifle başbaşa bırakıyorum.

Malzemeler:
2 yumurta sarısı (aklarını atmayın)
1 su bardağı pudra şekeri
1 becelin 3/4'ü
1 kahve fincanı süt
1 çay kaşığı kabartma tozu
3,5 - 4 su bardağı un
1/2 su bardağı kıyılmış fındık

Malzemeleri sırasıyla katarak yoğuruyoruz. Unu ben 1er bardak 1er bardak ekleyerek yoğurdum. Son yarım bardağını hamurun kıvamına göre katarsınız. 3,5 bardak da yetebilir. Fakat hamurun biraz sert olması gerektiğinden alırsa 4 bardak un koyun. Son olarak fındıkları da katıp yoğurun ve yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye yumurta akına batırarak dizin. 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri hafif kızarana kadar pişirin. Afiyet olsun..

19 Mart 2007

YE#20 - Labadalı Krep Bohçası

LABADA

Bu ayki etkinliğimiz "yurdumuzun yenilebilir otları", evsahibimiz ise Asya.. Bence çok güzel bir konu seçmiş. Ben de bir Egeli olarak tüm otların özellikle haşlayıp, zeytinyağı ve limonla salatasını yapmaktan ya da soğan ve domates kavurup zeytinyağlısını pişirmekten büyük keyif alırım. Çok lezzetli olduğu kadar pişirmesi de kolay olur.

Bu etkinlikte ise annemden özellikle Balıkesir pazarını dolaşmasını ve her zaman yaptığımızdan farklı otlar bulmasını istedim. Daha önceden blogumda salatasını yapabileceğiniz 3 çeşit ot yayımlamıştım. Bu seferki tariflerim ise etkinliğe özel olsun diye biraz daha uğraştırıcı. Fakat çok lezzetli olduğuna garanti verebilirim.

Öncelikle seçtiğim otlarla ilgili bilgi vereyim sonra da tariflere geçeceğim. İlk otumuz labada. Labada ile ilgili bilgiyi sevgili Tijen İnaltong'un "Bir ot masalı" adlı kitabından sizlere aktarıyorum.

Karabuğdaygillerden labada kuzukulağı ile akrabadır. Yaprakları mayhoş olup tarlalarda ekinlerin arasında yetişir. İnce, uzun yaprakları bir kökten çıkıp etrafa yayılır. Yaprakların üzerinde bazen kırmızı damarlar görebilirsiniz (ben gördüm). A ve C vitamini açısından zengindir. Sivas'ta şifa niyetine yenir. Nisan ortasından Mayıs başına kadar labada da dahil yedi otla hazırlanan yemeği yiyenin o sene hiç hastalanmayacağına inanılırmış.

Benim size labada ile hazırladığım tarifi hem kahvaltıda, hem beş çayında hem de akşam yemeğinde uygulayabilirsiniz. Tarifimiz labadalı krep bohçası. Krep tarifim bu konuda uzmanlığını kanıtlamış, her haftasonu tüm aileye krep pişiren sevgili Jale yengemden.

Bu arada eşim krepten ziyade akıtma dememi tercih ediyor. Krep de neymiş, Balıkesir'in kırk yıllık akıtmasını yeniden mi icat etmişler yorumu da geldi yani, haklı ne diyeyim..

LABADALI KREP BOHÇASI

Krep: 1 bardak süt, 3/4 bardak beyaz un, 1/4 bardak mısır unu, 1 yumurta, 1 çay kaşığının ucuyla kabartma tozunu (üzerine limon damlatıyorsunuz, köpürüyor) karıştırıp çırpıyorsunuz. Kızgın teflon tavada yağsız olarak kreplerimizi hazırlamak için küçük bir kepçe ile karışımdan alıyoruz ve tavanın tam ortasına merkezden dışa doğru yuvarlak çizerek hızlıca döküyoruz ve aynı esnada da krebin kalın olmaması için tavayı yuvarlak hareketlerle eğip karışımı yaydırıyoruz. Krebin ilk yüzü hızlı bir şekilde kızarıyor ve tersini de çevirip biraz tutuyoruz. Bu şekilde yaklaşık 8-9 krep elde etmiş oluyoruz.

İç malzeme: Labadalarımızı ayıklayıp yıkıyoruz ve zeytinyağında biraz kavurup kendi suyuyla pişiriyoruz. Soğuyunca ufaladığımız beyaz peynir ile harmanlıyoruz.

Her bir krebin içine peynirli labada karışımından koyuyoruz ve kreplerimizi bohça şeklinde bağlıyoruz. Beyaz peynir kullandığımdan labadayı ve krebi pişirirken tuz koymadım.

Bu tarifi kahvaltı için hazırladım ve siyah zeytinle süsleme yaptım. Evde yoktu ama küçük domateslerle de şık bir görüntü elde edilebilir. Eğer labadaya peynir katmazsanız, bohçanın üzerine kaşar serpip fırında eriyene kadar tutup da servis yapabilirsiniz. Labadanın artanını ise soğan ve domates kavurup zeytinyağlı olarak pişirdim. Umarım beğenirsiniz..

YE#20 - Kazayaklı ve Mantarlı Makarna

KAZAYAĞI

İkinci otumuz ise kazayağı. Bu otla ilgili bilgiyi yine "Bir ot masalı" kitabını kaynak kullanarak veriyorum.
Kazayağı gölgeleri ve çam ağaçlarını sever. Türkiye'nin pek çok yerinde bulabileceğiniz otlardandır. Maydanozgillerin bir üyesi olan bu bitki bir metreye kadar boylanabilir ve ağaç diplerinde yetişir. Beyaz çiçekleri ve sert pembemsi sapları vardır. A ve C vitaminlerince zengindir ve mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Gaz giderici olarak da kullanılır. Tijen hanımın da dediği gibi gaz yapan bakliyatları kazayağı ile pişirerek bu etkiyi azaltabilirsiniz.
Kazayağını anneciğim ayıkladıktan sonra bir miktarını bu tarifimde kullandım, kalanını ise zeytinyağı ve limon ile salata şeklinde yemek için haşladım. Sos tarifim 1 kişilik dolu tabak makarnaya yetecek kadar oldu. (ben sosu bol severim de :) )

KAZAYAKLI VE MANTARLI MAKARNA

Yassı spagetti makarnamızı haşlıyıp, süzüyoruz ve soğuk suya tuttuktan sonra yağ erittiğimiz tencerede kısık ateşte bir süre tutuyoruz. Makarnamız hazır.
Özellikle makarna yapan restaurantlarda yemeyi çok sevdiğim alfredo fettucini'ye benzetmeye çalıştığım sos tarifi ise şöyle: Kazayağını ve mantarları da yassı doğrayıp zeytinyağı ile ayrı yerlerde kavurun. Sulanınca sularını çekene kadar pişirin.

İki çorba kaşığı yoğurdu 1 bardak süt ile karıştırın. 1 tatlı kaşığı da un ekleyin ve kaynayana kadar karıştırın (bu karışım yerine 1 paket krema da kullanabilirsiniz. Ben ağır olur diye kendi karışımımı yarattım).

Son olarak kazayağı ve mantarları da içine atıp tuz ve karabiber ekleyin ve ocakta 2-3 dakika daha çevirin. Makarnanızı servis yaparken derin bir kasede sosla karıştırın ve tabağa ters çevirip servis yapın. Dilerseniz üzerine parmesan peyniri de serpebilirsiniz.. Afiyet olsun.

YE#20 - OTLARIMIZ

Merhaba sevgili dostlar,

Bugünkü etkinlik benim ikinci etkinliğim olacak ve tariflerim beğenilecek mi diye çok heyecanlıyım. E o zaman tarifler nerede diyeceksiniz, hemen açıklayayım.

Anneciğim bu haftasonu bize ziyarete geldi ve isteğim üzerine Balıkesir'in güzel pazarından otlarımı alıp getirdi. Fakat cumartesi ve pazar gezmekten tariflerimden sadece birini hazırlayabildim. Diğerini ise bu akşam yemeğine pişirip fotoğraflayacağım. Herşey hazır yoksa da sadece fotoğraf eksik kaldı.
Bu yüzden beni mazur görün olur mu? Akşama blogum hazır olacak.

Etkinlik tarifleri onarlı gruplar halinde hizmetinizde.. teşekkürler Asya
1-10
11-20
21-30
41-50
51-60
61-70
71-79
Sevgiler

16 Mart 2007

İşyerinde Veda (kolay börek ve zeytinli kek)

Bugün 2 senedir beraber çalıştığım bir arkadaşım işten ayrılıyor. Sebebi basit: daha iyi koşullar, yüksek maaş, özel sağlık sigortası, kariyer gelişimi. Darısı hepimizin başına..

Veda için dün akşamdan börek ve zeytinli kek hazırladım ve sabah hep beraber kahvaltımızı ettik. Tabiki kolay tarifler seçmem gerekiyordu. Bunun içinde başladım internetten araştırmaya "kolay börek" yazarak. Karşıma Rengarenk'in (Nazlı) sayfası çıktı. 2005'te birkaç tarif verdikten sonra bir süre ara vermiş sanırım ve 2007'de tekrar aramıza dönmüş. Sayfasındaki kolay rulo börek tarifini ben de yapıyorum. Gerçekten de lezzetli oluyor. Hatta bu sabah da patateslisini hazırladım. Fakat benim ikinci bir kolay börek tarifine ihtiyacım vardı ki onu da yine Nazlı'nın sayfasında buldum. Tarife buradan ulaşabilirsiniz. Ben sadece fotoğrafları koyuyorum.

Sadece dikkat etmeniz gereken bir nokta belirtmek isterim. Benim tepsim büyük olduğundan en alta serdiğim yufkayı kapadığımda ortada peynirlerin gözüktüğü bir kısım kaldı. Son yufkayı da üste koyunca bol peynirin üzerinde tek kat yufka yeterli olmuyor. O yüzden ya tepsinizi uygun ebatta seçin ya da ilave yarım yufkayla da o kısmı örtün derim.

Şimdi de gelelim benim daha doğrusu annemin tarifine.. Ben ortaokuldayken annem ne zaman bu zeytinli keki yapsa bayılırdım. İlk yapılıp da ılınınca yerseniz çok daha lezzetli oluyor.

Malzemeler:
125 gr becel
2 yumurta (birinin sarısını üzerlerine sürmek için ayırın)
1 kahve fincanı sıvı yağ
2 kahve fincanı yoğurt
2 çay kaşığı tuz
4 bardak un (benimki 4 bardakla oldu, ama tarifte kulak memesi kıvamı deniyor)
yarım paket kabartma tozu
2 konserve şişe Fora siyah dilimli zetin

Zeytin hariç tüm malzemeyi yoğuruyorsunuz. Ben kıvamı tutturmak için unu 1'er bardak 1'er bardak ilave ettim. Daha sonra hamuru 2 parçaya ayırıyorsunuz ve merdane ile dikdörtgene yakın bir şekilde açıyorsunuz. Açarken orta kısmı daha kalın(zeytinlerin altında kalan kısım), iki yanda kalan ve üste doğru kapatacağınız kısımlar daha ince olacak şekilde açın. Aksi halde yan parçaları tam üstüste kapadığınızdan kalın olur. Uç kısımlarını da bastırın ve tepsiye katladığınız tarafı alta gelecek şekilde ters yerleştirin. İki kekiniz de hazır olunca üzerine ayırmış olduğunuz yumurta sarısını sürün. 180 derece önceden ısıttığınız fırında üzeri kızarana kadar pişirin (yaklaşık 20-25 dk).

Hey gidi eski günler.. Eskiden Fora mı vardı, tek tek zeytinlerin çekirdeklerini çıkarır uğraşırdı anneciğim. Bizim işimiz çok kolay hanımlar, değil mi? Sevgiler..

14 Mart 2007

Doğru yazalım, Doğru konuşalım, Dilimizi Koruyalım ( DDD )



Sevgili Punto ve Berceste bir etkinlik başlattılar. Ben de duymayanlara buradan duyurmak istedim. Konu Türkçe'mizi düzgün kullanmak. Kendilerine çok teşekkür etmek istiyorum. Ben de Türkçe'yi olabildiğince düzgün kullanmaya çalışanlardanım.

Geçenlerde verdiğim "karnabahar salatası" tarifini yazarken tereddüt etmiş ve "karnıbahar" mı "karnabahar"mı diye TDK'nın web sitesine başvurmuştum. Doğrusu "karnabahar"mış.

Bu etkinlikten bahsetmeden edemedim. Sizler de emin olmadığınız kelimeler için mutlaka TDK'ya başvurun. Ayrıca internetten araştırırken de bireysel olarak ortaya çıkmış olan bir site keşfettim http://www.dilimdilim.com/ . Size de duyurmak isterim.

Sevgiler

13 Mart 2007

Cumartesi günü, Kuzenler günü

Bu Cumartesi baba taraf kuzenlerim bendeydi. Evimi ziyarete geldiler. Birkaçı ilk defa misafirim oldu. E durum böyle olunca yemekler özenle seçildi ve Serpil halamın ve Ümran ablamın katkılarıyla özenle ve sevgiyle hazırlandı. Pide ve karnabahar salatası için halama, kısır ve makarna salatası için de Ümran ablama yardımlarından dolayı çok teşekkür ederim.
Diğer konuklarım kuzen Rukiye ve Serap abla, Ayşen abla, kuzen Aslı ve junior kuzen Korkut'tu. Junior kuzeni de yemeklerden tadarken fotoğraflamak isterdim ama elektroniklere o kadar meraklı ki evde tüm cihaz-cep telefonu-vs ya örtü altı edildi, ya şarjı bitti ya da bozuldu dendi :). Ama yakışıklı Korkutcuğum evi keşfetme turlarının devamında guzel abla kuzenleriyle cilveleşmeyi de ihmal etmedi :))

Yoğun çalışmalarım :) Cuma akşamından başladı. Sonuçta misafirlerimi memnun etmeyi başardım. Yedik, içtik, güldük, eğlendik... Aşağıda soframızın genel görünümü:




EVENEZ USULÜ PİDECİKLER
Yukarıda, soframızda, görünmeyen Evenez usulü pideciklerle başlıyoruz tariflere. Bu pideleri Serpil halama borçluyuz. Biz peynirlisini yaptık. Sizler çiğ kıyma-domates-biber karışımına kolay yaymak için biraz da su ekleyip de iç malzeme olarak kullanabilirsiniz. Ya da benim ertesi gün artan hamurla yaptığım denemedeki gibi kaşarlı da deneyebilirsiniz. Ama kaşarlısı biraz tuzsuz oluyor, söyleyeyim.



Hamurun malzemeleri:
5-6 bardak un
1 yumurta
1 paket toz maya (kabartma tozu büyüklüğünde bir paket)
1 fincan süt
1 fincan sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
Yumuşak bir hamur olacak şekilde aldığı kadar su (bu sefer un ölçülü, su aldığı kadar :) )
İç malzemesi:
yarım kg beyaz peynir
yarım demet maydanoz
Üzeri için:
1 yumurta

Hamurumuzu hazırlayıp 1-2 saat dinlendirdikten sonra yumurta büyüklüğünde parçalar alıp, yuvarlayıp unladığımız tezgahımıza diziyoruz. Daha sonra bu parçaların üzerine un serperek merdane ile oval şekilde açıyoruz ve içine malzemeyi dağıtıyoruz. Benim aldığım beyaz peynir çok krem peynir kıvamında olduğundan zor sürüldü. O yüzden sert bir peynir kullanın derim. Hamurun kenarlarını içe doğru kıvırıp kapatıyoruz ve kenarlara çırptığımız yumurtayı sürüyoruz ve 15-20dk daha dinlendiriyoruz. Dilerseniz bizim yaptığımız gibi artan yumurtayı pidelerin içlerine dökebilirsiniz. 240-250 derecede önceden ısıtılmış fırında 10-15 dakika pişiriyoruz.


Bu gördüğünüz de benim denemem :). Hamuru açarken elime yüzüme bulaştırdım sanmıştım bu işi. Ama pideler pişip de eşim ve misafirimiz Esra da çok beğenince mutlu oldum.

KISIR

Kısır için ise malzememiz: yarım kilo köftelik bulgur, dilediğiniz kadar salatalık turşusu, dereotu, maydanoz, roka, taze nane, taze soğan (tümü çok ince kıyılmış), 1 domates (çok küçük doğranmış), domates salçası (ben Tat'ın 170gr lık mini konserve salçasından kullandım, biber salçası da kullanılabilir), tuz, karabiber, kırmızı biber, kimyon, 1-2 limonun suyu

Bulguru soğuk su ile üzerini geçmeyecek ama tüm bulgurlar da ıslanacak şekilde ıslatıyoruz ve suyu çekmesini bekliyoruz. Eğer tadına baktığınızda sert ise biraz daha ıslatabilirsiniz. Bizimkine bu kadar ıslatma yetti. Sıcak suyla ıslatınca çamur gibi oluyor diyenlere müjde :) Ben de bu yöntemi yeni öğrendim.
Salçayı ilave edip tahta kaşıkla tamamen salçayı yedirene kadar karıştırıyoruz. Sonrasında turşu, yeşillik ve domatesi ilave ediyoruz. Baharatları da ekliyoruz. Limon suyunu da katıp karıştırıyoruz. Biberle süsleyip servis yapabilirsiniz.

PORTAKAL SUYUNDA KEREVİZ

Malzemeler:
2-3 adet kereviz
2 küçük patates
2 havuç
yarım konserve bezelye
1 kuru soğan
3 portakal
yarım limon

Kerevizleri soyup 2 cm kalınlığında halkalar halinde doğruyoruz. Patatesleri de soyuyoruz. Kerevizle birlikte kararmaması için limonlu suda bekletiyoruz. Bu arada ikiye bölüp sonra da enine yarım daire halkalar halinde doğradığımız (piyazlık gibi) soğanları yağda pembeleşene kadar kavuruyoruz. Küçük küpler halinde doğradığımız havucu da ilave edip biraz daha çeviriyoruz. Bezelyeyi ve yine küçük küpler halinde doğradığımız patatesi de katıp, 1-2 kaşık da domates suyu katıp karıştırıyoruz ve üzerine kerevizleri dizip tuzunu ayarlıyoruz. Son olarak sıkılmış portakal ve limon suyunu katıp, kaynayınca kısık ateşte pişiriyoruz.
Portakal suyu çok hoş bir lezzet veriyor. Servis yaparken kerevizleri tabağa alıp malzemeyi de üzerine koyarak sunabilirsiniz. Bu tarif için Gülnur teyzeme teşekkürler.

MAKARNA SALATASI

Malzemeler:
1/2 paket düdük makarna
dilediğiniz kadar salatalık turşusu, dereotu, maydanoz, roka, taze nane, taze soğan (tümü çok ince kıyılmış)
1 domates (çok küçük doğranmış)
400 gr kadar yoğurt
3-4 kaşık mayonez
Tuz

Makarnayı haşlayıp süzüyoruz. Hazırladığımız tüm malzemeyi katıp karıştırıyoruz. Tuzunu ayarladıktan sonra başka bir kapta harmanladığımız yoğurt-mayonez karışımını da makarnaya ekleyip karıştırıyoruz. Taze nane yapraklarıyla süsleyip servis yapabilirsiniz.

KARNABAHAR SALATASI


Malzemeler:
1 top karnabahar
1 bardak yoğurt
2 kaşık mayonez
1 çay bardağı kıyılmış ceviz
Kıyılmış maydanoz, tuz

Karnabaharı haşlıyoruz ve küçük parçalara doğruyoruz. Diğer malzemeler de ilave edip harmanlıyoruz.

KAKAOLU ŞOKO

Malzemeler:
1,5 paket
eti kakaolu bisküvi
2 avuç kıyılmış ceviz
1 paket krem şanti
1 bardak süt
2 yemek kaşığı şeker
1 silme yemek kaşığı kakao

Sosu:
1,5 su bardağı su
1 yemek kaşığı mısır nişastası
5 çorba kaşığı şeker
2 yemek kaşığı kakao

Kakaolu bisküvileri 4-5 e bölüyoruz. Cevizi de ilave ediyoruz. Krem şantiyi süt, şeker, kakao ile çırpıyoruz. Bisküvi-ceviz karışımına ilave edip güzelce karıştırıyoruz. Borcama yayıp üzerini düzlüyoruz. 1 gece buzlukta bekletiyoruz.
Sosunu, tüm malzemeyi karıştırarak pişiriyoruz. Koyu kıvama gelince altını kapatıp soğuyana kadar karıştırıyoruz. Şokomuzu servis etmeden 20 dakika kadar önce buzluktan çıkarıyoruz. Aksi halde dilimlemek imkansız oluyor.
Dilimleyip üzerine kakaolu sostan döküp servis ediyoruz. Dilerseniz üzerine meyve de koyabilirsiniz. Gerçekten de çok basit ve enfes bir tarif. Bu tarif için de Aysun ablama teşekkürler..

12 Mart 2007

Kabakçiçeği Dolması

Haftasonum bol yemekli geçti. Cumartesi günü misafirlerim vardı ve oldukça bol tarifli de bir soframız. Soframız yarın huzurlarınızda olacak. Bugün ise kabakçiçeği dolmamız var menüde. Cuma günü Metro'ya alışverişe gittiğimde görünce almadan edemedim kabakçiçeklerini. Aslında ilk denememdi ama her dolma aynı şekilde yapılır, becerirsin Selen deyip koyuldum işe.

Kabakçiçeği bana hep çok sempatik gelmiştir. Faydalarını da araştırdım internetten ama bulamadım. Hakkında bilgi olarak verebileceğim ise Bodrum/Gümüşlük'ün yöresel yemeklerinden olduğu ve Midilli'de pirinç yerine peynirle de pişirildiğidir.

Şimdi gelelim benim tarifime. Öncelikle küçük boy bir soğanı küp küp doğrayıp hafifçe kavuruyorsunuz ve soğumasını bekliyorsunuz. Çiğden koymuyoruz çünkü kabakçiçeği yaprakları çok narin ve biber dolmaya göre çabuk pişiyor. E çiğden koyarsak da soğanlarımız iyi pişmemiş oluyor. Daha sonra soğana, kıyılmış maydanoz-dereotu, 1 domates rendesi ya da 2-3 kaşık domates suyu, , 1 havuç rendesi, tuz-karabiber ve 12 kabakçiçeği için 10 tatlı kaşığı pirinç ekliyoruz.


Çiçeklerimizi sudan geçirip süzdürüyoruz. Dikkatlice yapraklarını açarak içlerini dolduruyor ve bohça gibi kapatıyoruz. Ben açılmasınlar diye kürdanla da tutturdum. Tencereye dizdikten sonra üzerine zeytinyağı gezdirip, yarım limon suyu sıkıyoruz. Ve dolmaların yarısını geçmeyecek şekilde su koyup pişiriyoruz. Hepinize afiyet olsun..



11 Mart 2007

Magnum Fotoğraf Sergisi

Bugünkü etkinliğimiz İstanbul Modern'deki Magnum fotoğraf sergisini gezmekti. Gerçekten de Türkiye'yi anlatan çok başarılı çalışmalar var. 16 fotoğraf sanatçısının toplam 205 fotoğrafı yer alıyor.


İstanbul Modern’in tüm alt katını kapsayan ilk fotoğraf sergisi olma özelliğini de taşıyan “Magnum Fotoğrafları ile Türkiye” üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm 16 fotoğrafçının Türkiye ile ilgili fotoğraflarını içeriyor. Fakat bu bölümdeki fotoğraflar sadece Türkiye sınırları içinde çekilmiş değil. Magnum’un 60. yılına ayrılan ikinci bölümde, fotoğraf tarihinin kilometre taşı olmuş 65 fotoğrafın yanı sıra Magnum’un 71 özgün yayınına yer veriliyor. Üçüncü bölümde ise 16 LCD televizyondan "Magnum Fotoğrafları ile Türkiye" bölümünde yer alan fotoğrafçıların kariyerlerinin en önemli fotoğrafları izlenebiliyor.

Sergi 20 Mayıs’a kadar devam edecek. Sergide Robert Capa (1913-1954) , Erich Lessing (1923), Costa Manos (1934), Ara Güler (1928), Gilles Peress (1946), Leonard Freed (1929), Abbas (1944), Alex Webb (1952), Nikos Economopoulos (1953) Gueorgui Pinkhassov (1952), Bruno Barbey (1941), Jim Goldberg (1953), Antoine d’Agata (1961), Paolo Pellegrin (1964), Martin Parr (1952) ve Harry Gruyaert’ın (1941) fotoğrafları yer alıyor.

Sergiyi gezdikten sonra, İstanbul Modern'in kafesinde oturmayı ve terasında çıkıp fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedik tabi ki. İstanbul Modern'i gidilecek mekanlar listenize eklemeyi unutmayın. Ve kafeden 180 derece İstanbul fotoğraf çalışması huzurlarınızda :) Boğaz köprüsünden İstanbul Modern'e yarım dünyalık dönüş.. Fotoğraftaki vapur ben bir sonraki kareyi çekene kadar ilerlemiş olduğundan kesilmiş gibi görünüyor :) idare edin artık..


Bir de fotoğrafa meraklıysanız, bu sergiye ilişkin aşağıdaki kitabı edinebilirsiniz.


Magnum Türkiye / Magnum Fotoğrafları ile Türkiye Kolektif/ İstanbul Modern Sanat Müzesi, Şubat 2007

13/03/2007
Sevgili Peçete'nin isteği üzerine biraz da izlenimlerimden bahsetmek ve daha detaylı bilgi vermek istiyorum. İstanbul Modern'e ilk defa gittim. Gerçekten de çok güzel bir iç tasarım yapmışlar. Tam bir modern çalışma olmuş. 11 Aralık 2004 yılında 4 Numaralı Gümrük Antreposu’nda hizmet hayatına başlamış İstanbul Modern. Modern ve çağdaş sanata hizmet vermek için yola çıkılmış.


Müzenin üst katında Modern Deneyimler adında bir resim sergisi, cafe ve dükkanı vardı. Açıkçası fotoğraf sergisine gidip de müzeye girer girmez resimlerle karşılaşınca biraz şaşırdık. Misafirleri yönlendirme konusunda biraz eksik kalmışlar. Sonra baktık ki alt kata inen, zincirlerle havada asılı duran, bir asma merdiven var. Dedik burası bizi hedefe götürür heralde..
Aşağıya indiğimizde ilk karşımıza çıkan avlu gibi mekanda duvarda LCD televizyonlarda sergide eserleri yer alan 16 fotoğrafçının kariyerlerindeki önemli çalışmaları gösteriliyor. Her LCD'nin karşısında bir puf mevcut, oturup rahatça slayt gösterisi şeklinde izleyebiliyorsunuz.
Bu avlu gibi alana bakan kütüphanede 4000 kitap ile 35 yerli ve yabancı dergi aboneliğine ulaşmanız mümkün. Kitapları tellerle tavana aynı hizaya gelecek şekilde asıp bir alçak tavan oluşturmuşlar ki benim çok hoşuma gitti.

Avludan ulaştığınız ilk bölümde fotoğrafçıların 1940tan günümüze Türkiye izlenimlerini yansıttıkları fotoğrafları vardı. Her fotoğrafçı ile ilgili bilgi mahiyetinde bir ön yazı ve ardından fotoğraflar geliyordu. Siyah-beyaz ve renkli çalışmalar, kimi Almanya'daki Türk işçileri, kimi Türkiye'ye göç ettiklerinde gümrükte yaşananları, kimi doğuyu kimi batıyı, kimi eski İstanbul'u, Beyoğlu'nu, kimi cinselliği, kimi masumiyeti yansıtıyordu fotoğrafların. Ama özellikle de insan temalı fotoğraflarda yüzlerdeli keder ya da sevinci gözlemlemek, geçmişi yansıtan fotoğraflarda da özellikle eski İstanbul'u görmek çok keyifliydi. Fotoğraflara bakarken dilerseniz multimedya hizmeti ile kulaklıktan da bilgi alabiliyorsunuz. Türklerin dışında da sergiyi gezen birçok yabancı olması beni ayrıca mutlu etti.

İkinci bölümde de ajansın tarihini de yansıtan metinlerle birlikte dünya fotoğraf tarihinin kilometre taşı olmuş fotoğrafları ve Magnum’un özgün yayınları yer alıyordu. Burada 1947 yılında kurulan ajansın yayınlarından Philip Halsman "Jump" (Sıçrama), Henri Cartier-Bresson The Decisive Moment (Karar Anı) ve Les Européens (Avrupalılar), Ian Berry Living Apart (Ayrı Yaşamak) ve The English (İngilizler), René Burri Die Deutschen (Almanlar), Dennis Stock Jazz Street (Caz Sokağı), Bruno Barbey Les Italiens (İtalyanlar), Sergio Larrain Valparaiso, Paul Fusco RFK – Funeral Train (RFK – Cenaze Treni), Leonard Freed Black in White America (Beyaz Amerika’da Siyahlar), Bruce Davidson, East 100th Street (Doğu 100. Cadde) Philip Jones Griffiths Vietnam Inc. (Vietnam A.Ş.,) Costa Manos A Greek Portfolio (Yunan Portfolyosu), Josef Koudelka Gypsies (Çingeneler), Herbert List Portraits (Portreler), Gilles Peress Télex Iran (İran Teleksi), Leonard Freed Police Work (Polis İşi), Raymond Depardon Pages de Libé (Libération’dan sayfalar), Bruno Barbey Pologne (Polonya), Bruce Davidson Subway (Metro), Alex Webb, Hot Light/Half Made Worlds (Sıcak Işık/Yarım Dünyalar), In Our Time: the World as Seen by Magnum Photographers (Çağımızda: Magnum Fotoğrafçılarının Gözüyle Dünya), Eli Reed Black in America (Amerika’daki Siyahlar), Martin Parr "Common Sense" (Sağduyu), James Nachtwey Inferno, New York September 11 by Magnum Photographers (Magnum Fotoğrafçılarının Gözünden New York 11 Eylül) gibi kitaplara yer verilmişti.

İstanbul Modern ana sayfadan "süreli sergi: Magnum fotoğrafları ile Türkiye"ye tıklayıp detaylı bilgi kısmına girdiğinizde en alttaki linke tıklayarak fotoğraflara da ulaşabilirsiniz.
Sevgiler