24 Ağustos 2007

Deniz Fasulyesi

Not: Sevgili Süheyla, deniz fasulyesini Real Markette bulmuş. Duyurulur...

Sonunda size sürekli bahsettiğim deniz fasulyesinin salatasını yaptım. Tatilden geldiğimizden beri dost ziyaretlerinden ve işlerden mutfağa girmeye vakit olmuyor. İnşallah Pazar günü coşmayı planlıyorum :)

Bu otu Alaçatı pazarındaki sevimli teyzemden aldım. Deniz börülcesi yapmadım hiç ama fasulyesini şu şekilde pişiriyorsunuz: Öncelikle bir elinizle kökünden tutarak diğer elinizle kökten uca doğru sıkıca sıyırıyorsunuz. Ana dalın sert olduğu kısımlarda sadece yapraklar dökülürken nazik kısma gelince daldan kopuyor zaten. İyice yıkadıktan sonra kaynar suya atıp haşlıyorsunuz (dikkat çok çabuk haşlanıyor). Kendinden ekşimsi ve tuzlu bir tadı var. O yüzden limon ve tuzunu tadına bakarak ayarlayın derim.

Deniz fasulyesi ile ilgili biraz bilgi de toplayayım dedim. Birçok blogcunun önceden yazılmış yazıları çıktı karşıma. Google aramada ilk başlarda çıkanları sizlerle paylaşıyorum:

Sevgili Tijen demişki: "....deniz fasulyesi aldim (bu da yeni moda, deniz börülcesine kardes, ama ayiklamasi daha kolay çünkü deniz börülcesi gibi kalin lifi yok)"
Sevgili Bahar da bu otun salatasını yapanlardan.

Deniz fasulyesi, deniz börülcesinden sonra Ege'den sofralara giren bir tat. İzmir bölgesinde ve pazarlarında çok yaygın. Börülcenin daha büyük ve kılçıksız olanı. Salatası yapılıyor ve Girit usulü fava ile birlikte servis ediliyormuş. Tohumlarını su aracılığıyla yayan bitkilerden olan deniz fasulyesini sevgili Tijen gibi kendiniz de toplayabilirsiniz. İzmir - Alaçatı civarına giderseniz deneyin mutlaka. Ben bir otsever olarak çok beğendim.


20 Ağustos 2007

Harika bir haftanın özeti...

Bir haftalık bir hikayeye hoş geldiniz. Bu bir geziden notlar yazısı, aynı zamanda da keyif, tavsiye ve lezzet içeriyor. Yolculuğumuz İstanbul’dan başlayıp, Göcek ve Bodrum’da devam ediyor ve Alaçatı’da son buluyor. Bir Pazar günü İstanbul – Bursa feribotunda başladı hikayemiz. Rahat geçen 1.5 saatin ardından uzun bir yol bekliyordu bizi. Şoförümüz kociş, otomatik vitese alışkın olan ben düz vitesi kullanamayınca beş saatlik sınırı aşarak benim de çabalarımla uyumadan yolu tamamladı ve biz gece 22.30 gibi Göcek’e vardık. İlk günü yollarda heba etmenin verdiği huzursuzlukla hemen eşyaları odaya yerleştirip kendimizi sahile attık. Göcek’in mini kordonunu turladıktan sonra rahat bir uyku çekmek üzere otele yerleştik. Otelimiz sahile 5 dakika yürüme mesafesinde, antika eşyalarla döşenmiş, çok zevkli, sevimli bir butik oteldi. İsmi Yonca Resort. Yonca hanım ve eşi Tolon Bey tarafından işletilen otelin sekiz odası mevcut. Yardımcıları Maria çok dobra ve şeker biri. Bizimle de çok ilgilendi. Göcek’te yapılabilecek iki şey var. Biri 12 adalara yapılan günlük turlar ki biz yapmadık, diğeri de her saat başı minibüs takalarla gidebileceğiniz Göcek Adası. Göcek adasının bir koyunda denize girebilir, duş, şezlongdan faydalanabilir ve restoranında tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli yemekleri deneyebilirsiniz. Akşam da sevgili Müge’nin tavsiyesi üzerine Aliço’ya gidecektik fakat öğrendik ki Aliço vefat etmiş ve restoran da kapanmış. O yüzden biz de otelimizin tavsiyesi üzerine Can Restoran’a gittik. Burada farklı lezzet olarak size önerebileceğim otlu ve sarımsaklı tereyağı ve kaya koruğu isimli turşu şeklinde hazırlanan ot salatasıydı. Göcek’ten ayrılmadan önce bir de güzel mi güzel “Mavi Ev” de yaşayan ressam Ekin Nayır ve eşiyle tanıştık, güzel tablolarına ve diğer çalışmalarına baktık, lezzetli limonatalarından içtik ve o harika mutfağı da sizin için fotoğraflamayı ihmal etmedik…


Göcek’teki kısa ziyaretimizin ardından Bodrum Gürece’ye doğru yola çıktık. Öğlen saatlerimizde vardığımız butik otelimiz Rüya Otel, Zuhal ve İskender Işık isimli karıkoca tarafından işletiliyordu. Yirmi yıldır Bodrum’da yaşamakta olan Işık ailesinden Zuhal Hanım mimar ve oteli son derece şık tasarlamış. Otel harika, dört odalı, bizbize ve sakin... Sadece denizden iç tarafta kaldığından her yere araç ile ulaşmanız gerekiyor. Yardımcıları Sencan bey ise çok pratik ve sempatik. Bize de çok yardımcı oldu. İlk gün Yahşi halk plajında, ikinci gün de Akyarlar Kargı’da Camel Beach’de denize girdik. Deniz güzel ve ılıktı. Açıkçası plajlara çok fazla bayılmadık. Deniz içinse daha da güzel tavsiyem birazdan gelecek. Bodrum’da ilk gecemizde Turgutreis marinada Du Bar’a Restoran’da iki farklı bonfile denedik: Karabiberli ve mantar soslu. Karabiberli daha kremalı ve güzel bir tattı. İkisini de çok beğendik. Bir de canlı müzik vardı. Marinadaki teknelerin direkleri ise çok hoş bir görüntü oluşturuyordu. İkinci gece ise Yalıkavak’a gittik. Yalıkavak daha modern ve Yunan adaları tarzında. Meşhur kavaklı köfteyi tattık ve Bitez Dondurmacı’sında kanyaklı çikolatalı ve tahinli susamlı dondurmaları denedik. Kurulu olan sanatçılar sokağında resimler, heykeller sergilenmekte idi. Ben de Hale hanımın köynük otuna çalıştığı minik heykellerinden aldım.


Ertesi gün üçüncü ziyaret noktamız olan Şirince’ye doğru hareket ettik. Bodrum – Milas – Selçuk rotasını izledik. Ortaklar’dan Selçuk yönüne saptıktan sonra Selçuk 21km tabelasını geçince sağda Denizli’li İbrahim Usta’nın Yeri’nde mola verdik. Burada çöp şiş ve köfte yedik. Bunun yanında yine kendi besledikleri ve kestikleri hayvanların etinden hazırladıkları baharatlı köfte, bonfile ve ciğer de mevcuttu. Yanında bir de salata ve ev yapımı ayran getirdiler ki değmeyin keyfimize. Çooook lezzetliydi. Cahide, eşi İbrahim, annesi ve babası bu yeri işletiyorlar. Tam Aydın sınırının bittiği, İzmir sınırının başladığı noktadalar :) Şirince’ye vardığımızda Nişanyan otellerinden olan Kilisealtı Pansiyon’a yerleştik. Bizi Mülver Şurubu ile karşıladılar. Gerçekten çok lezzetliydi. Nisan aylarında toplanan mülver otunu akşamdan suyla ıslatıp, ertesi günde süzüp limon tozu, şeker ve su ile karıştırıp limonata ve koruk suyu tadında bir lezzet elde ediyorlarmış. Şirince’nin güzel eski evlerine bakarak sokakları gezdik, şifalı otlara, süs kabaklarına, kokulu minik kavunlara ve papatya taçlarına baktık, köy meydanındaki kahvede çayımızı yudumladık. Dereli Kaplankaya özel üretim sek kırmızı şarabından ve mandalina ve çilek şaraplarından aldık. Akşam da köyün girişinde eskiden okul olan binanın bahçesinde, Artemis Restoran’da, yemeğimizi yedik. Cevizli kaşarlı erişte ve Çökertme çok lezzetliydi. Çökertmede incecik dilimli patates kızartması, ortasında yoğurt üstünde et vardı. Eriştenin de üzerine dövülmüş ceviz serpip kaşar serperek fırında güveç gibi yapmışlardı. Küçük bir köy olduğundan bütün gün Cumartesi yapılacak kına gecesinin anonsunu dinledik ve açıkçası kına gecesini göremeden oradan ayrıldığıma üzüldüm. Hiç davetiyeye gerek kalmadan herkese düğün derneği duyurabilme fikri ise çok hoşuma gitti :) Pansiyonumuzdaki güleryüz, iyi hizmet ve hoşsohbet bizi çok mutlu etti.

Son durağımız Alaçatı’ya otoban sayesinde kolay şekilde ulaştık. Otelimiz Alaçat Kırevi’ne yerleştikten sonra kendimizi denize attık. Geçen sene Cafe’sine gittiğimiz Alaçat sahipleri Ayşe Nur ve Destina hanım bizden sonra Ekim ayında bu güzel ve huzurlu oteli açmışlar. Her şey Alaçatı dokusuna o kadar uygundu ki çok memnun kaldık. Herkes çok sempatik ve ilgiliydi. Sevgili Nihal bize çok güzel kahvaltı sofraları hazırladı. Özellikle otlu ve peynirli omletini tavsiye ederim. Kışa tekrar gideceğiz, o kesin… Akşam Lavanta Restoran’da yemek yedik. Alaçatı’da sanırım çoğu restoran (balık ve meze yapanlar dışında) aynı tarzda ve fiyatta yemek yapıyor. En azından Lavanta’da sokakta herkesin tepenizden bakması eşliğinde değil binasının yanındaki sakin bahçesinde yemek yiyebiliyorsunuz. Ben brokoli soslu penne yedim ki çok lezzetliydi. İkinci günümüzde sabah ilk işim Alaçatı pazarını gezmekti. Tabi dayanamayıp güzel kıyafetler ve peştamal aldım. Geçen sefer geldiğimizde aldığım deniz fasulyesinden almayı da ihmal etmedim. Teyzemle fotoğraf da çekindik bu sefer. Salatasını yapar yapmaz yayında olacak. Öğleye doğru yaptığımız kahvaltının ardından Çeşme Çiftlikköy Kum Beach’e gittik. Kendinizi Maldiv'lerde sanabileceğiniz güzellikte, turkuaz bir deniz, kumsal ve denizin içi incecik altın gibi kum, dip dibe değil rahat şekilde yatabileceğiniz şezlonglar, gürültüsüz sakin bir ortam… Kesinlikle tavsiye ediyorum. Burada da Alaçat Cafe mevcut. Akşam da Dalyan’da Köşem Restoran’da balık keyfi yaptık. Bu arada Yeni Rakı’nın festivaline denk geldiğimizden bol çalgılı ve dansözlü bir akşam oldu :) Yeni Rakı’nın meze kitapçığını da dağıttılar ki en kısa zamanda deneyip sizlerle de paylaşacağım.

Bu yazıyı yazarken ise dönüş yolundayım. Bu tatilde bol yolculuk yaptığımızdan şimdi de farklı bir yere gidiyormuşuz gibi geliyor. Yarın işte olduğuma inanamayacağım sanırım. Ama her keyif gibi bunun da sonu geldi. Bir değil on bir hafta olsa tatil yetmez insana. Ama artık çalışmak ve bir sonraki yaz tatiline para biriktirmek zamanı… Herkese hoş geldim.. Şimdilik yediklerim burada, yakında mutfağa da girerim… (19.08.2007)

Not: Resimlere tıklayarak büyütüp bakmanız tavsiye edilir :)

12 Ağustos 2007

Tatile acilen...


Merhaba fıstık hanımlar ve okuyanlardan varsa mutfağa meraklı beyler,


Bir haftalığına yazılarıma ara veriyor ve tatile gidiyorum.
Gitmeden de sizlere söz verdiğim eksik kalan Alaçatı fotoğraflarını sizlerle paylaşıyorum.
Tatildeyken de sizleri ve yeni tariflerimi düşüneceğime söz veriyor :)) ve hepinizi sevgiyle kucaklıyorum...


Çok şairane oldu bu da canım.
Beni özleyin anacımmmm.

09 Ağustos 2007

Car-burger ve Heart-burger'ler

Sevimli hamburgerler ve şirin patatesler...
Bu ay hızlı bir çalışma ile kısa sürede aklımda olan yeni tarifimi de denedim. Maksat Oyalama Kağıdı sayfamız biraz şenlensin, girenler tariflere bakarken keyifli zaman geçirsin, bol alternatif olsun ki içinden seçip deneyebilsin...
Bu yüzden de sizlere fast-food menümüzü sunuyorum. Minik canavarlarınız Mc Donald's, Burger King diye tepiniyorsa, onları evde tutabilmek ve hazır gıdanın zararlarından korumak için alın size alternatif. Sevgili Nükhet'in dediği gibi hamburger ekmeğini de kendiniz yaparsanız harika.



"Fast-food günümüzde çok yaygınlaşan ve çocuklarımızı da gittikçe çemberine alan bir yemek sektörü. Bu hızlı hazırlanan ve yenen yiyecekler, pratik ve eğlenceli olduğu kadar zararlı da olabiliyor. Özellikle Amerika’da obeziteyle ilgili haberler, büyük fast-food firmalarına açılan davaları hepimiz duyuyoruz. Henüz gelişim çağındaki çocuklarımız ise fast-food’u bir yemek kültürü haline getirdiği takdirde çok büyük sorunlarla karşılaşıyorlar..." Devamı...


Bu tarifte;










-- Minik sebze kalıpları sattığı ve yeni fikirlerime malzeme sağladığı için sevgili Ayşem'e ve Bake Shop Beşiktaş'a

-- Fikir alışverişi ve kafamın daha yaratıcı çalışmasını sağladığı için sevgili Burcu'ya

-- Sebzeli hamburger alternatifi için de sevgili Nükhet'e teşekkür ediyorum.

07 Ağustos 2007

ALAÇATI ve VİŞNE LİKÖRÜ


Cumartesi iş dolayısıyla İzmir’e gitmiştim. Tabi ki ben ve ailem bu fırsatı kaçırmadık ve haftasonu da keyif yapmak üzere İzmir’de buluştuk. Cumartesi günü Çeşme ve Alaçatı turumuzdan sonra Pazar günü de yazlığımıza geçtik. Biraz buz kıvamında olan denizde yüzme şansı buldum. Şok etkisi ile kendime geldim :)

Haftaya izindeyim. O yüzden 1 hafta sizlerden uzak kalacağım. Hatta izin sırasında ziyaret edeceğim yerlerden biri de Alaçatı. Ama ben iki hafta önceden ortalığı kolaçan etmiş ve çok beğenmiş bulunuyorum. Alaçatı’nın dokusu, evleri, renkleri, sokakları, restoranları, her şey çok zevkli… Sizlerle de gözüme takılanları paylaşmak istedim. Birkaç tane de tavsiyem olacak. Burada fotoğrafı olmayan 3 yer var. Birinin fotoğrafını pil bittiğinden çekemedim (inşallah tatilde çekeceğim), diğer ikisi de henüz babişkodan gelmedi (babamın makinesiyle fotoğrafları çekmiştim de). O sebeple ben sadece isimlerini size aktarıyorum.

İlki Taba Seramik. Bahar Tabak burayı sanırım birkaç sene önce açmış. Çok hoş tasarımlar var. Tabaklar, duvara asabileceğiniz kabartmalı seramik plakalar, vazolar, kuş motifleri, vs. Ben de buradan kuş koleksiyonuma bir ilave yaptım. Gerçekten çok zevkli bir yer gezmenizi tavsiye ederim.

Diğer tavsiyem ise Ayşe’nin Dolabı. Çok sade, beyaz ağırlıklı kıyafetler ve çocuğunuza harika eşyalar bulabilirsiniz buradan.

Bir de Ardıç Kuşu Restoran (Cafe) var. Umarım adını doğru hatırlıyorumdur. Orada yemek yemedik ama kırmızı panjurları, hepsi farklı renk eski zaman sandalyeleri ve duvarlarındaki sokak lambalarına konmuş gibi duran kırmızı ardıç kuşları ile harika görünüyor. En azından fotoğrafını çekin derim :)

Pazar günü denizden sonra, günbatımı manzarası ile mangal keyfi yaptık. Menüde sardalya ve tazecik yeşillikli salatamız vardı. Ayrıca cumartesi günü olan Alaçatı pazarından aldığımız deniz fasulyesini de hazırladık. Halam için deniz börülcesi alırken, tatlı pazarcı teyzem bize deniz fasulyesini de tavsiye etti. Yapımı börülceye göre oldukça basit olan bu otumuzu sadece dallarını bölüp kaynar suda haşlayarak pişiriyorsunuz. Kendinden mayhoş ekşimsi bir tadı var. Çok lezzetli. Onun da fotoğrafını çekmek karnım doyduktan sonra aklıma geldi :)) Bu sefer foto konusunda sınıfta kaldım…

Pazardan bir de resimde gördüğünüz meyveyi aldık. Hormonlu sanmayın, tamamen doğal, yaklaşık 20 yıldır Alaçatı’da yetiştiriliyormuş. Tüysüz şeftali görünümünde, sulu, erik-şeftali karışımı bir meyve…

Sadece gezdim sanmayın. Bu gezide sizler için de çalıştım :). Kuzenimin yapmış olduğu enfes vişne likörünün tarifini veriyorum. Teşekkürler Ümran ablacığım, ellerine sağlık.

Malzemeler:
1kg vişne
½ kg şeker
1 adet 70cc konyak (Tekel)
1 çubuk tarçın

Yapılışı:
Vişne, şeker ve tarçını kat kat döşeyerek kavanoza diziyorsunuz. Bir hafta boyunca ağzı kapalı şekilde arada çalkalayarak bu karışımı güneşte bekletiyorsunuz. Bir haftanın sonunda konyağı da üzerine ilave edip ağzını kapatıyor ve 3 ay karanlık bir yerde bekletiyorsunuz. Bekleme süresi biraz uzun ama gerçekten de çok lezzetli bir likör. 3 ayın sonunda süzerek şık bir şişeye doldurabilir, ikram ederken yanında vişnelerinden de sunabilir ya da vişneleri keklerinizde kullanabilirsiniz. Dilerseniz konyak yerine votka da kullanabilirsiniz fakat bu durumda tadı daha keskin olacaktır. Ayrıca vişne yerine daha az su salan bir meyve kullanırsanız su da ilave etmeniz gerekebilir.

Kıssadan hisse : Alaçatı’ya mutlaka gidin, pazarını da gezmeden dönmeyin.
Hepinize sevgiler


03 Ağustos 2007

Piknikten Mini Cheesecake'ler


Bu tarif ve yukarıdaki resimler piknikten. Sevgili Burcu bize enfes cheesecake'ler yapmıştı. Ben de orda yiyememiş fakat eve 2 tane kaçırabilmiştim. Lezzetini o kadar beğendim ki piknik sonrası Burcu'dan tarifini aldım ve hemen denedim. Başardım da... Hatta bir arkadaşım bu Cumartesi kızının 1. yaş günü için tarifi uyguluyor. Çünkü yiyince o da bayıldı. Ellerine sağlık Burcucum. Tarif için de çok teşekkürler...

Malzemeler ve Yapılışı:
1 paket eti burçak bisküvi
60 gr tereyağı (eritilmiş)
1-2 tatlı kaşığı tarçın

Tereyağı eritilir, bisküvi-tarçın karışımına eklenir ve karıştırılır. Hamurumsu kıvam oluşur. Bu karışım her kağıda 1 dolu çay kaşığı konup sıkıştırılır. (Bu kağıtları ben Eminönü Fermo'dan almıştım)

1 paket Pınar beyaz
1 su bardağı pudra şekeri
¼ paket Sek krema
İyice çırpılır.

1 yumurta kırılır biraz daha çırpılır.

En son 1 çorba kaşığı mısır nişastası eklenir ve karıştırılır.

Her kağıda bisküvi karışımının üzerine 1 tatlı kaşığı konur. 170 derece önceden ısıtılmış fırında 25-30 dakika pişirilir. Fırından çıkınca üzerlerine bir vişne/frambuaz tanesi koyulur.

Yukarıdaki de benim cheesecake'lerin fotoğrafı. Ben sade olarak pişirdim. O şekilde de tadı harika. Zaten piknikte yan masadan bile tarifi istenen bir tatlı oldu kendileri :). Meyveli yapmak isterseniz 1. alternatif: taze meyveyi fırından çıkınca koyun, 2. alternatif: reçel alıp yine fırından çıkınca bir reçel tanesi koyun.

Afiyet olsun

01 Ağustos 2007

E-dergi Kevgir yayında...


Aylık e-dergi'miz KEVGİR yayın hayatına başladı. Ben de ilk sayıyla ve diyet tariflerle karşınızdayım.

Sevgili Zerrin geçen hafta bana bu teklifi yaptığında çok mutlu oldum ve hemen kabul ettim. Diyette olduğum için kendime hazırladığım bazı pratik salataları da sizlerle paylaşmak istedim. Diğer yazarlarımıza da mutlaka göz atın. Tüm tarifler birbirinden güzel ve şık. Tüm Kevgir ailesine sevgiler, Zerrin ve Esra'ya da çook teşekkürler...

İlk sayıda neler mi var:

-- Çay saati önerileri
-- Ayın sebzesi patlıcan
-- Küba'dan Tatlı Esintiler
-- Birbirinden güzel diyet tarifler
-- Selin Çağlayan'dan nefis 3 tarif.
-- Temmuz etkinliğinden esintiler