26 Nisan 2007

Dün akşam mutfakta biri mi vardı?

Dün akşam kocimiğin her çarşamba olduğu gibi yine halı saha maçı vardı. Bu sefer kızkıza program yapmadığımızdan ben evde kalıp yemek yaparak kendimi oyalamayı tercih ettim. Avrupa Yakası'nı izlemedim, aperatif birşeyler yedim ve kendimi mutfağa attım. Giriş 20.30 - Çıkış 00.30 idi. Delirdim ben galiba...

Evde yemek kalmamıştı ve birşeyler pişirmek gerekiyordu. Bir de ne zamandır denemek istediğim Pastacı'nın Paul tarzı çilekli tartı vardı.
İş dönüşü Migros'a uğradım ve anneanneciğimin çok sevdiği kızartmayı yapmak için 2 patlıcan, 2 kabak ve 5-6 çarliston biber aldım. Bunları annemin yaptığından farklı olarak (kabak ve patlıcanı) küp küp keserek vog tavada az yağda kızarttım. Biberleri de boyuna dörde böldüm ve yarım santim kalınlığında kestim. Kızarttıklarımı bir tabağa aldım ve koyuldum sos yapmaya. 4 domatesi rendeledim, 1 kaşık domates suyu koydum ve 3-4 diş sarımsağı dilimleyip içine attım. Suyunu çekene kadar pişirdim. Sosu kızartmanın üzerine yaydım. Hatta kocacım maçtan gelince hemen tadına baktı.
Cemoşcuğum bu kızartma senin için, sen çok seversin...

Pazar günü Ankara'ya yolculuğumuz sırasında mola verdiğimiz yerden kurutulmuş domates almıştım. Geçenlerde Necdet halamın kurutulmuş domates-biber ve patlıcandan yaptığı zeytinyağlıya bayılmış ve tarifini almış olmam sebebiyle denemeye karar vermiştim. Migros'tan domateslere ilaveten kurutulmuş biber de aldım. İkinci yemeğimizi yapmaya başladım. Yaklaşık 1 litre kadar kaynar suya yarım limon suyu ilave ettim ve 15 biber, 15 domatesi bu suya atarak 20 dakika haşladım. Bu arada 1 adet kuru soğan, 5-6 diş dilimlenmiş sarımsak, 2 rendelenmiş domates, 1 kaşık domates suyu ve 1 kaşık salçayı önce soğan-sarımsağı kavurup sonra diğer malzemeyi de ekleyerek pişirdim. Tuzunu ayarladım ve son beş dakika haşladığım biber-domatesleri de içine atıp biraz daha suyunu çekmesi için kapağı açık pişirmeye devam ettim. Sonuç aşağıda:

Son olarak da Pastacı Burcu'nun küçük tart kalıplarına yaptığı çilekli tartını ben büyük kalıbıma yaptım. Bu akşam yiyeceğimizden dilimli fotoğrafı yok. Ama bu halini görünce yememek için kendimizi zor tuttuk.

24 Nisan 2007

Yıl 1925 - Atatürk Amerika'ya sesleniyor

Bu yazıyı yazmama vesile olan sevgili Sanem'e ve bu videoyu yayınlamaya öncülük eden Süleyman (http://www.gunesintamicinde.com/ataturk-gibi-bir-devlet-adami) ve Volkan (http://blog.wolkanca.com/ataturk-is-speaking-to-usa/) beye teşekkürler. Şimdi sizi bu güzel konuşmayla başbaşa bırakıyorum. You tube'daki diğer Atatürk videolarının listesine de Süleyman beyin yazısına yapılan yorumlardan ulaşabilirsiniz.


23 Nisan 2007

Sosyal Etkinlik

Bu aralar sosyal etkinlik açısından patlama yaşıyoruz. Son 2 ayda birçok tiyatro ve bale gösterisine gittik. Bunlardan bazıları La Bayadere, Yer Altından Notlar, Ben Ruhi bey Nasılım, Bahar Noktası, Çayhane, İstanbul ve Mevlana idi. Şimdi size İstanbul ve Mevlana'dan bahsetmek istiyorum. Tüm gösterileri çok beğendik. Fakat bu ikisi yeni sezonda olduklarından tanıtmak istedim. Devlet Tiyatrolarının ve Devlet Opera ve Balesi'nin tüm oyun ve gösterilerini tavsiye ediyorum.

İSTANBUL

“İstanbul” bir epik bale.. İstanbul, İstanbullulara verilmiş bir armağan.. Bir düş iken bir gerçeğe dönüşen, bunun için de tam 10 yıl bekleyen bir şaheser… Hülya Aksular’ın fikri, Serkan Alkan’ın notaları, Behçet Malikler’in dekoru, İsmail Acar’ın tasarımları, Serdar Başbuğ’un kostümleri, Ahmet Defne’nin ışığı, İpek Altınay’ın yapım koordinatörlüğü ile işte karşınızda İSTANBUL.


Evet, İstanbul’un hikayesi 10 yıl önce başlamış. 2004 yılı sonunda Devlet Opera ve Balesi’nin yayınlanacak eserleri arasına girmiş. Ve 24 Mart 2007’de huzurlarımıza gelmiş… Ben bu gösteriye bilet alırken nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Sadece baleye olan hayranlığımla her şekilde beğenirim deyip, ön sıralardan biletimi kaptım. Ve tüm baleyi hayranlıkla izledim.

İlk bölümde İstanbul’un fethi anlatılıyordu. 72 geminin Haliç’e indirilmesini sembolize ettikleri sahne harikaydı. Aşağıda gemi kostümünün çizimini size sunuyorum. Burada pek belli değil ama kafalarındaki şapka iskeletinde de aynı gemilerin yelkeni gibi kumaş vardı.

Konstantin’in yenilgi sahnesi ise sözle anlatılmaz. Bunun da provalardaki fotoğrafını katalogdan sunuyorum size. Elinde saray maketini tutan Fatih, asılı olan ise Konstantin...Oyun esnasında fotoğraf çekmek yasak olduğundan maalesef bu anı eseri bizzat izleyerek görmeniz gerekecek.

******
İlave tarih bilgisi:
Kuşatma hazırlıkları
Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki başkent Edirneİstanbul'un aşılamaz olarak bilinen surlarını yerle bir edebilmek için o güne kadar görülmemiş büyüklükteki, şahi olarak bilinen topları döktürmüştü. II: Mehmed ayrıca, hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek yardımları engellemek için Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen Hisarı) yaptırdı.
Yapılan hazırlıkların kendisine yönelik olduğunu anlayan Bizans İmparatoru Konstantin, Sultan II. Mehmed'i hediyelerle vazgeçirmeye çalışırken, bir yandan da Avrupa devletlerine elçiler yollayarak onları durumdan haberdar ediyor ve yardım istiyordu. Ancak 1054 yılında Hıristiyanlığın Katolik Kilisesi ve Ortodoks Kilisesi olarak ikiye ayrılması sebebiyle, Papa V. Nikola Bizans'ı desteklemeyi pek düşünmüyordu. Bazı İtalyan şehir devletleri askeri birliklerini Bizans'a yardımcı olmak amacıyla İstanbul'a yollasa da, Avrupa'nın büyük devletleri Bizans'ı desteklememe kararı almışlardı. Yardımlarla birlikte Bizans ordusu, 2.000'i paralı olmak üzere 9.000 askerden oluşuyordu. Şehri savunan duvarlar, 22,5 km.yi bulan uzunluklarıyla dönemin en güçlü surları olarak biliniyordu.
Sultan II. Mehmed, 20.000 yeniçerinin de dahil olduğu 100.000 kişilik bir kuvveti yönetiyordu. Rumeli Hisarı'nı inşa ettirmenin yanısıra bir de donanma kurdurmuştu. Ordusunu İstanbul civarında toplamış; bu arada, yardım göndermelerini önlemek amacıyla bazı Balkan devletlerine ordular göndererek, gelebilecek yardımları önleme, yardım yollamayı düşünenlere ise gözdağı verme yoluna gitmiştir. Durumun giderek ümitsizleştiğini gören Bizans İmparatoru, surların önüne geniş hendekler açtırmış, Haliç'in güvenliğini sağlamak amacıyla da girişine zincir çektirmişti.

Kuşatma
Sultan II. Mehmed donanmasına emir verirken
Ordusu ile İstanbul'un önünde bulunan Sultan II. Mehmed, Bizans İmparatoru'na elçi göndererek teslim olması çağrısında bulunmuş, ancak reddedilmişti. Bunun üzerine tarihteki 29. ve en son İstanbul kuşatması başladı.
Kuşatma, Türk topçusunun, surları top ateşine tutmasıyla başladı. Bizans ordusu ise, surlarda açılan gedikleri kapatmaya çalışıyordu. Osmanlı, donanması ile de Haliç'i zorluyor fakat zinciri aşamadıkları için gemiler Haliç'e giremiyordu. Günlerdir süren kuşatmanın henüz başarı getirememiş olması ve Ceneviz donanmasından gelen yardımın Boğaz'ı geçerek Haliç'e girmesi Sultan II. Mehmed'i sinirlendirmiş ve atını boğazın sularına sürerek donanmasına emirler yağdırmış, komutanlarına da, saldırı için orduyu hazırlamalarını emretmişti.. Kuşatmadan vazgeçilmesi teklifi üzerine Fatih, şu sözü söylemiştir: "Ya ben İstanbul'u alırım ya da İstanbul beni"
Kaynak: Vikipedi Özgür Ansiklopedi
******

İlk bölümün son iki sahnesi Fatih’in farklı dinleri İstanbul’a yerleştirmesini ve Osmanlı Sarayı haremindeki cariyelerin padişahla ilişkilerini işliyor.

İkinci bölüm ise ilk bölümden çok farklı.. Süreç çok hızlı ilerliyor. 1400 lerden 1700 lerde Lale devrine, oradan da 1900 lere atlıyor. Cumhuriyet dönemi beyaz perdeye eski görüntüler yansıtılarak işleniyor. Bu esnada duvardaki Atatürk büstüne ışık tutuluyor ve görüntülerde Atatürk görünür görünmez alkış kopuyor. Oradan 1940larda Beyoğlu’nda tangolu günlere geçiliyor. Burada Beyoğlu tramvayı da unutulmamış. İstanbul’u en iyi sembolize eden martılara da yer verilmiş. Aşağıda kostüm çizimleri mevcut.

Finalde ise İstanbul adlı vapurda tüm dansçılar karşınıza çıkıyor.
Gösteride beni en çok etkileyen öncelikle müzikti.. 1979 doğumlu bir bestecinin bu kadar güzel bir eserle karşımızda oluşu gurur verici. Tüm müzikler kasetten yayınlandı. Fakat bir sahnede orkestra çıktı karşımıza ve canlı performans da vardı. Eserin bir bölümünde ezan sesine de yer verilmişti.
Ayrıca eserde Atatürk’e de bu kadar önem verilmesi çok mutlu etti beni. Salon zifiri karanlıkken sadece tepedeki Atatürk büstüne ışık tutmaları çok etkiliydi. ‘Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul’ parçası söylenirken gerçekten de burnumun direği sızladı. O ne güzel sesti öyle..

Yazı ve fotoğraflar için kaynak: “İstanbul” tanıtım kataloğu ve “İstanbul” kitapçığı

MEVLANA

Mevlana 800. yıl oratoryosu – Aya Irini Klisesi
Semih Sergen’in anlatımı, Can Atilla’nın bestesi ve koronun eşliği ile Mevlana’nın hayatına bir bakış..
Bir saat kırk dakika süren kesintisiz bir keyif..

Anlatımdan hoşuma giden iki bölüm:

“Her yerde Kabe’ye dönerdin yüzünü
Dünyanın merkezi Kabe’dir de ondan
Peki ama Kabe’ye varınca
Her aşık
Kabe’ye döner de ulular sevdiğini.
Şimdi düşün düşün düşün:
Kabe’yi kaldırsak ortadan
Görürüz ki,
Her aşık birbirinin gönlüne secde ediyor.
Onun secdesi bunun gönlüne
Bunun secdesi onun gönlüne.”

“Bir şaşırmışlık halidir bu.
Yönler kaybedildikçe dönmek başlar.
Çözüldü bir bir zincirlerim
Rüzgardan da, nameden de, fezadan da hafifim.
Raks, mekansızlıktır
Raks, fena’nın tekmelenişidir.
Raks, hayretlerin bitip
Hayranlıkların başlamasıdır.
Raks, hayattan ölüme uçuşÖlümden ölümsüzlüğe kanatlanıştır.”

Yazı ve I. fotoğraf için kaynak: “Mevlana” kitapçığı

20 Nisan 2007

OKUMADAN TARİFLERE GEÇMEYİN

Sevgili Aynur diyor ki:
Bugün kendinizi başkasının hayatına dokunarak mutlu edin. Onun bir tebessümüne sebep olun, hayat sevmekle yaşanmaya değer. Başkalarını önemseyerek kendi hayatınıza değer katın.

Lütfen Aynur'un ve Kuzey bebeğin sayfasını ziyaret edip konu hakkında bilgilenin ve herkese iletin. Sevgiler

YE#21 - Tavuk jambonlu tel kadayıflı börek

Yemek aşkı blogunun sahibi sevgili Emel bu ayki yemek etkinliğimizin ev sahibi.. Kendisine bizi ağırladığı için teşekkür ediyorum. Bu tarif için bir teşekkür de Fatma teyzeme.

Tel kadayıfın yapımını merak ettiğimden ve sizinle de paylaşmak istediğimden başladım internetten aramaya... Sevgili Yogurtland'in sayfasında çok güzel tarifini buldum, hem de fotoğraflarıyla. İyi ki fotoğraf çekmiş yoksa anlamak biraz zor olurdu. Bu şekilde incecik teller halinde hamur yapmayı ilk kimin akıl ettiğini de aşağıda bulabilirsiniz.

Yogurtland'de bu fotoğrafların Antakya'da çekildiğini görünce, araştırmamı daha da detaylandırdım ve sizler için aşağıdakileri buldum. Bir bilgiye göre de kadayıf ilk olarak Diyarbakır'da yapılmış.

"Hatay'da, diğer kentlerde pek rastlanmayacak özellikler taşıyan farklı bir çarşı var. Künefecilerle başlayan çarşı yolunda gecenin geç saatlerine kadar açık künefe dükkanları var. İçi tuzsuz peynirle hazırlanıp şerbetlenerek üzeri kaymak veya dondurma ilavesiyle servis edilen tatlı, Hatay'ın simgelerinden biri. Harbiye'de küçük tavalarda yapılanlar daha da makbul sayılıyor. Künefe malzemesi olan un ve su karışımı tel kadayıflar, kızgın sini üzerine delikli hamur kovasından duş misali dökülüp 1 dakika içinde pişirilerek kenara alınıyor." (kaynak:http://www.senkoyluler.com/)

"Kadayıf Diyarbakır’da 18. yüzyıldan beri yapıla gelen bir tatlı türü olup, Türkiye’de kendine özgü bir yeri vardır. Bir Diyarbakır tatlısı olan kadayıfın imalatını ilk kez Diyarbakırlı bir ermeni olan Ako adındaki bir şahıs yapmıştır. 1900 yıllarında ölmüştür. Kendisi tarafından yetiştirilen çıraklar, Diyarbakır kadayıfını bugüne kadar getirmişlerdir. 1900 yıllarından bu yana lakabı topal olan Hasan ALTUNBOĞA, Ahmet ve kardeşi Halit, Mehmet ve bunlardan sonraki kuşak ise H. Levent ALTUNHAN, H. Ahmet ALTUNCA, H. Halit ALTUNBOĞA gibi ustalar Diyarbakır kadayıfını günümüze kadar getirmişlerdir. Burmalı kadayıf denilince Diyarbakır kadayıfı akla gelir.
İMALATI: Baklavalık un ile önce bir hamur yapılır. Ancak bu hamur türü çok kuru bir şekilde alınır. Hamur iyice yoğurulur ve inceltilir. Kadayıf hamuru bir müddet rahatlaması için iki, üç saat dinlenmeye bırakılır. Daha sonra bir çömçe ile hamura su katılıp inceltilir. Hamur tam kıvamına gelince biraz bekletilir daha sonra işlemeye başlanır. Daha önceden yakılmış odun kömürü “DIK” üzerine veya hava gazıyla çalışan ocak üzerine çapı 1.40 cm. olan ince bir bakır sac koyulur. Adına “kıf” denilen süzgeçli bir kab içine hamur doldurulur. Hamur bakır sac üzerine daire şeklinde dökülür. Daha sonra dökülen hamur ister burma şeklinde, ister düz tel olarak toplanılır. Bu iş hamur bitene kadar yapılır." (kaynak:http://www.dram.gov.tr/)

Tel kadayıf hamurlarımız hazır, şimdi de geçelim tarifimize:


Malzemeler:
300 gr tel kadayıf
1 kg süt
3 yumurta
tuz
1 dolu çorba kaşığı tereyağı(eritilip)+yarım kahve fincanı sıvı yağ
200 gr tavuk jambon
Dil peyniri
Kaşar peyniri

Yapılışı:
Ben bu böreği kare şeklindeki borcamımda yaptım. Borcamı yağlıyorsunuz. Kadayıfın yarısını tifterek tabana yayıyorsunuz. Üzerine tavuk jambonu sıralıyorsunuz. Bir sıra dil peyniri, tekrar jambon ve bir sıra da kaşar peyniri diziyorsunuz. Kalan kadayıfı da yine tifterek üzerine yayıyorsunuz.

Süt, yumurta, iki çay kaşığı kadar tuzu çırpıyorsunuz. Borcamdaki malzemenin üzerine gezdiriyorsunuz. Sıvı yağ ve eritilmiş tereyağını da karıştırıp üzerine döküyorsunuz ve üzerini folyolayıp 2-3 saat dinlendiriyorsunuz.

200 derece ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişiriyorsunuz. Ve sonuç aşağıda, size de 'ye beni' demiyor mu....

Not: Yazmayı unuttuğum önemli bir not var. Böreği fırından çıkartınca biraz ılımasını bekleyin. Yoksa kesmeye başladığınız anda peynirler yayılıyor.

YE#21 - Tavuklu aperatif


İkinci tarifimin ismi yok. O yüzden adını tavuklu aperatif koydum. Lezzetli ve kolay bir tarif, tek başına da yetecek kadar doyurucu.

Malzemelerimiz:
5 adet kabak,
2 adet havuç,
1 paket kremalı mantar çorbası,
1 tavuk göğsü

Kabak ve havucu rendeliyorsunuz. Kabak rendesini biraz sıkarak suyunu alıyorsunuz (ben yapmamıştım ve fırında çok sulandı). Tavuğu da küçük parçalara doğruyorsunuz. Bu malzemelere çorbayı da katıp harmanlıyorsunuz. Yağladığınız borcama malzemeleri koyup 180 derece ısıtılmış fırında üzeri kızana kadar pişiriyorsunuz.

Çıkarmanıza 5 dakika kala dilerseniz benim gibi üzerine kaşar rendesi serpebilirsiniz.

Ben kabağın suyunu süzmediğimden (acemilik işte :) ) biraz lapa görünümlü oldu ama tadı süperdi. Sevgiler..

19 Nisan 2007

Mexican Taco


Bu aralar pek yemek yapmıyorum. Daha doğrusu tabi ki aç kalmıyoruz ama daha çok buzluktakileri bitirmeye çalışıyorum. O yüzden de zeytinyağlı ağırlıklı besleniyoruz. Dün ise bir değişiklik yapıp daha önce Metro’dan aldığımız Meksika taco’larını denemeye karar verdik. Çok da lezzetli oldu.

İşlem çok basit: Yarım kg civarında kıymayı az yağda pişiriyorsunuz. Ben içine taze soğan da doğradım. Biraz pişince kutudan çıkan bir paket baharat karışımını 1/3 bardak kadar suyla karıştırıp kıymaya ilave ediyorsunuz ve 10 dakika daha pişiriyorsunuz.

Bir taraftan da marul, roka, maydanoz gibi yeşillikleri ince ince kıyıyorsunuz. Ben küp küp domates de doğradım ve kaşar da rendeledim. Kutunun içinden hazır salsa sos da çıkıyor.

Son olarak taco’ları 180 derece ısıtılmış fırında ağız kısmı tepsiye bakacak şekilde dizip 2-3 dakika tutuyorsunuz. Ben akıllılık edip tepsi fırındayken fırını ısıttığımdan, alelacele elimi yakmadan tacoları dizeyim derken, yan yan koyuverdim. Ağız kısmı tepsiye bakarak dizerseniz ağzı açılıyormuş meğer içine malzemeyi rahat koyabilmek için :))) Tabi biz bir nebze çaba sarfetmek zorunda kaldık.
Tavsiyemi dinlerseniz :) sıcak taco’ların içini kolaylıkla dilediğiniz şekilde doldurup afiyetle yiyorsunuz. Başka bir zaman dürümlüsünü de deneyeceğim. Eminim o da lezzetli olacak…
Sevgiler

16 Nisan 2007

Bisküvi kenarlı şoko soslu pasta

Bugün DDD etkinliğinin Nisan ayı ikinci yazısı sevgili Peçete'den geldi. Konu Noktalama işaretleri. Noktalama İşaretlerini bölüm bölüm inceleyecek olan Ayşem başlangıç olarak 5 adet noktalama işaretini ve kullanım yerlerini bizimle paylaştı. Bunlar nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta ve üç nokta. Kendisine bu güzel ve bol örnekli yazı için teşekkür ediyorum.

Bu aralar kimin bloguna uğrasam kenarına bisküvi dizilmiş pastalardan bahsediliyor. Lamanın da Halley'le denediği ve yerçekimine karşı gelemeyen pastasından sonra ben de sevgili Tarifname'nin kedi dili ile yaptığı tiramisusundan esinlenerek bir pasta yapmaya karar verdim. Fotoğrafı o kadar güzel görünüyordu ki.. Ölçüleri ve tarifi biraz değiştirdim. Kendi tarifimi buradan yayinliyorum. Tarifname'nin tarifine de buradan ulaşabilirsiniz.

Malzemeler:
1 adet Uno pastaban
2 tatlı kaşığı nescafe
1 bardak süt
1 paket Eti finger bisküvi

Şoko sos için:
1,5 bardak su
4 çorba kaşığı şeker
2 çorba kaşığı kakao
1 çorba kaşığı mısır nişastası

Krema için:
5 su bardağı süt
3/4 su bardağı şeker
1 su bardağı kepekli un
2 paket vanilya
2 yumurta sarısı
200 gram (1 paket)labne peyniri

Krema malzemelerini labne peyniri hariç tencerede karıştırıp, muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Soğuyunca labne peynir ekleyip mikserle iyice çırpın.

Kelepçeli kalıbınıza pastabanın alt katını yerleştirin. Etrafına Eti finger bisküvileri dizin. Nescafeyi 1 su bardağı süt ile karıştırın ve karışımın yarısı ile pastabanı hafifçe ıslatın. Kremanın yarısını üzerine yayın. Pastabanın üst katını da nescafeli süt (az gelirse sulandırabilirsiniz) ile ıslatıp yerleştirin ve en üste de kremanın kalanını yayın. Buzdolabında 4-5 saat dinlendirin. Ben kekin tiramisu kadar ıslak olmasını ve yayılmasını istemediğimden az ıslattım.

Şoko sosunu da sürekli karıştırarak pişirin. Kaynama sıcaklığına gelince altını kapatın ve soğuyana kadar karıştırmaya devam edin. Dinlenmiş pastanızı dolaptan çıkartın şoko sosu da üzerine yayıp servis yapana kadar buzdolabında muhafaza edin.

Afiyet olsun.

14 Nisan 2007

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği “Cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz” mitingi



ŞU YÜCE İNSANIN TÜRK ANASINA GÖSTERDİĞİ SAYGIYA, TÜRK HALKINA VERDİĞİ ÖNEME BAKIN..


BİR DE HER LAFINDA DAHA DA KARANLIĞA GÖMÜLENLERE, AYNI KENDİ KAFALARININ İÇİ GİBİ BİZİ DE KARANLIĞA SÜRÜKLEMEYE ÇALIŞANLARA..

BUGÜN YÜZBİNLER “TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK” NİDALARIYLA ANITKABİR’E YÜRÜDÜ. SİZ DE EN AZINDAN TÜRK BAYRAKLARINI ASARAK DESTEK OLUN.

SENİN VE KURDUĞUN CUMHURİYETİN İZİNDEYİZ ATAM…




10 Nisan 2007

3X3 Oyunu

Bu yazıma "inanmıyorum" diyerek başlamak istiyorum. Neden sanki blogger'ın da excel gibi kapandığı durumlarda otomatik kurtarma seçeneği yok ki..
İki saattir yazdığım herşey bir anda uçtu gitti yahu.. Ağzım açık bakakaldım.

Tekrar başlıyorum. Sevgili Lavantin, Sevda Mavisi ve Canan beni bir oyuna davet etmişler. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Yemekler çok lezzetli ellerinize sağlık.

Bu oyunu 3 gün içinde oynayıp sayfanızda 3 tarifle ve her tarifi 3 kişiye ithaf ederek yer vermeniz gerekiyor. Ben oyunu affınıza sığınarak biraz değiştirdim. Öncelikle yemek değil çiçeklerimi sunuyorum davet ettiğim sevgili arkadaşlarıma. Eski tarifleri vermek istemedim, yenilerini de fotoğraflarla beraber 3 günde yetiştirmem mümkün değil. Yemek değil çiçek kokusu gönderiyorum size. Ayrıca her çiçek başına sadece bir kişiyi davet ediyorum. Diğer arkadaşlara da davet edecek birileri kalsın ama değil mi...

Kimi davet etsem diye bakarken bir de gördüm ki herkesi birileri davet etmiş bile. Canancığım seni yazacaktım ki sen beni yazmışsın bile :))
Ben de oyuna benim gibi blog aleminde henüz 1 yaşını doldurmamış olan sevgili Calimero

Minik kuş ve

Ganne'yi davet etmek istiyorum.

1.1. Daha once yasadiginiz 3 sehir?
Balıkesir, İstanbul ve Pennsylvania,USA(master için kısa bir süre)

1.2. Tatil icin gittiginiz, gordugunuz ve onermek istediginiz 3 yer?
Budapeşte, Prag ve Olympos mutlaka görülmeli

1.3. Yasamak istediginiz (gormediginiz de olur) 3 sehir?
NewYork'ta bir süre yaşamak isterdim. Bunun dışında okyanus kıyısında bolbol dalıp çıkabileceğim bir kasaba ya da Türkiye'nin güneyinde bir sahil kasabası olabilir. Belirli isim yok aklımda..

2.1. Su anda ki mesleginiz nedir?
Endüstri mühendisiyim. Bir fabrikada proje mühendisi olarak çalışıyorum.

2.2. Dunyaya yeniden gelseydiniz, hangi meslegi yapmak isterdiniz?
Fotoğrafçılık yapmak isterdim. Hala bile güzel sanatların her dalına ilgim var ve bir gün kendi işimi kurup bu hobimi gerçekleştirmek istiyorum.

2.3. "Kesinlikle ben yapamazdim" dediginiz meslek nedir?
Üniversite sınavına kadar bu sorunun cevabı eczacılıktı (annem eczacı). Fakat şu anda keşke eczacı olup kendi işimin sahibi olsaymışım dediğim olmuyor değil.

3.1. Yasam felsefenizi olusturan sozlerden biri?
Gez, gör, yaşa

3.2. Bir kitapdan alinma, cok sevdiginiz bir cumle veya paragraf veya bolum?
Pek böyle cümle-sözleri aklımda tutamam, ezberim kötüdür. Fakat sevgili Ceylin'in sayfasındaki söz şu aralar çok hoşuma gidiyor.

"Kız bebek sahibi olmanın en güzel yanı, birinin sizin gibi olmak istediği bir kahraman haline dönüşmenizdir." T.Marie Martone

Bir de anneme aldığım magnetteki söz var şimdi aklıma geldi: "If mothers were flowers, you would be the one I pick"

3.3. Cok sevdiginiz bir siirin bir parcasi?
Yalnız
Yalnızlığın kadarsın
Yalnızlığın mis kokmalı
Yalnızlık dediğin büyük bir zindan
Dünyanın en kalabalık zindanı
Dinden imandar çıkarır
Ama öyle bir adam ederki insanı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu

09 Nisan 2007

Tahinli sos, Fırında Bonfile, Lama Pilavı ve Nişan-Düğün Pastalarım

Bu aralar zaman bana yetmiyor. Havalar güzelleştikçe ve ben de haftasonu gezdikçe bloguma ancak haftaiçi iş yerimden zaman ayırabiliyorum. Bu sebeple de komşu blogları doya doya gezip yorum bırakma şansım azalıyor. Bu konuda üzgünüm ve hepinizden sizlere rötarlı bırakacağım yorumlar için özür diliyorum. Haftasonum güzel geçti. Cumartesi akraba günü ve akşam bir konser; pazar günü de boğazda kahvaltı ve akşam yemeğine misafir ağırlama.. Dünkü akşam yemeğimden size de sunmak istedim.

Menü:
Sebze çorbası
Fırında et Lama Pilavı :)
Yeşil salata
Özel soslu roka salatası
Zeytinyağlı barbunya

Öncelikle roka salatasının özel sosundan başlamak istiyorum. Ümran ablacığıma teşekkürler.. Tahinli Sos:
1 kahve fincanı tahin
1 çorba kaşığı mayonez
1 limonun suyu
1 kahve fincanı su ( sosun cıvıklığına göre daha az da koyulabilir)
Tuz-karabiber
Kekik

Tüm malzemeleri karıştırıyorsunuz. Rokaları doğrayıp üzerine sosu yayıyorsunuz ve elinizle ufaladığınız cevizleri serpiştiriyorsunuz. Çok lezzetli bir sos. Dilerseniz içine biraz dereotu doğrayabilir, 1-2 diş de sarımsak sıkabilirsiniz.

Eti ise önce biraz zeytinyağı, biraz su, tuz, karabiber, kekik karışımda sera stretch'e sarmalayıp buzdolabında 1-2 saat kadar beklettim. Sonrasında yanmaz fırın torbasına bu karışımı koydum. Ayrıca 1,5-2 su bardağı su, 1 kaşık domates suyu ve 1 tatlı kaşığı da salçayı karıştırıp torbaya döktüm. Torbanın ağzını bağlayıp tepesinden tek yerden deldim ve önceden ısıtılmış 190 derece fırında 45 dakika pişirdim. Yumuşacık ve çok lezzetli oldu.

Etin yanında ise Muhterem'in Lezzet dergisinden aldığı tarifle bize sunduğu, sonrasında Lama'dan pilav pastası olarak tarifini aldığımız ve ardından da Gülenay'ın Lama pilavı olarak lanse ettiği pilavdan yaptım. Ben tavuksuz yaptım bu pilavı. Bir konserve Tat karışık garnitürü biraz kıyılmış dereotu ile karıştırıp az su ile ocakta hafif haşladıktan sonra suyunu süzüp pişirdiğim pilavıma kattım. Şehriyeleri tabana yayıp üzerine de pilavı yerleştirdim ve ters çevirip servis yaptım. Diğer ölçüler ve tarif Muhterem ile aynı.

Düğün pastaları yazımı okuyunca sevgili Calimero ve Esracım, benim nişan ve düğün pastamı merak etmişler. Fotoğraflarını aşağıda sunuyorum.




Haftaya iyi bir başlangıç yapın ve tüm haftanız güzel geçsin.. Sevgiler

05 Nisan 2007

Hollywood Düğünleri - Düğün Pastaları

Merhabalar,

Bugün sizlerle farklı ve çok keyifli bir konuyu paylaşmak istiyorum. Dün gecenin 2'sinde yatmadan önce televizyon kanallarını dolaşırken, Fox Tv'de bir programa rastladım. Hollywood düğünlerinden bahsediyordu. Düğünler, organizasyonlar her zaman hoşuma gitmiştir. Kendi düğünüme de bir sene boyunca bir organizatör edasıyla hazırlanmıştım. Evlendim bitti diye düğünlere ilgim kaybolmuş değil. Artık evlilik dergilerini almayı bırakmış olsam da, organizasyonlara merakım geçmedi.

Bir de dün pastacı Burcu ve gelincik Burcu'nun sayfalarını ziyaret edip bir kez daha pastalara baktıkça heveslendim. Pasta yapımı ile uğraşan arkadaşlara da ufacık bir fikir katkısı olursa bu yazımın ne mutlu bana...

Dün gece sadece 10 dakika baktığım programda iki ünlü çiftin düğün pastalarından bahsediyordu. Aklımda tutabildiğim isimlerle ve 'wedding cakes' adıyla internet taramamı yaptım ve size yazımı hazırladım. Eminim bu pastaları beğeneceksiniz.

İlk pastamız Law&Order dizisinin oyuncusu Mariska Hargitay ve Peter Hermann düğününden. Pastayı www.verydifferentcakes.com hazırlamış. Swarovski taşlarından yapılmış çiçek, kelebek ve isimlerinin baş harfleriyle süslü, yaklaşık 2 metre boyunda, pembe ve turuncu renklerde 6 kattan oluşan enfes bir pasta..

Firmanın kabaca yaptığı şu: kekinizi seçtikten sonra pastanıza çiçek, harf, kalp ya da kelebekten hangilerini istediğinize karar veriyorsunuz. Sonrasında her biri için istediğiniz swarovski taşların rengini, örneğin çiçeğin şeklini ve hangi nesneden kaç adet istediğinizi seçiyorsunuz. Ve pastanız sizin için hazırlanıyor. Pastaların yaratıcıları Tammy ve Luke.

Very Different Cakes 1997 yılında Tammy Massman -Johnson'ın pasta dizayn firmasıyla başlamış. O zamanlar inci tozu, swarovski kristalleri kullanarak yaptığı pastalar yüksek tabakanın ve stil dergilerinin dikkatini çekmiş. 2003 yılında Tammy'nin kocası Luke büyük swarovski taşlarıyla bir pasta üzeri isim süslemesi yapmış ve bu pasta çok ilgi görmüş. Luke sanat yöneticiliği işini bırakıp eşiyle birlikte bu işe soyunmuş. Mart 2004 itibariyle ülkedeki en iyi pasta tasarımcıları arasına girmişler.

Aşağıda da firmanın taslak çizimlerini ve
bahsettiğim düğün için taslak çalışma, süsleme nesneleri ve gerçek pastayı görebilirsiniz.
Aşağıda sağ üstte ise bu pastanın en üst katı ve diğer örnekler yer almakta.. Ne kadar şık ve yaratıcı değil mi? Bu pastanın maliyeti 4000 dolar civarındaymış.
Diğer vereceğim örnek ise hip-hop şarkıcısı olan (ben ilk defa duydum adlarını) Kelis ve Nas'ın düğün pastası. 5 katlı, şekerden güllerle bezenmiş ve 23 karat altın kaplanmış pastanın fotoğrafı aşağıda mevcut. Fakat onların düğününde asıl ilgimi çeken, misafirlere sundukları çikolata çeşmesi. Çileğinizi alıp çeşmenin altına tutuyorsunuz ve çikolataya bulayıp afiyetle yiyorsunuz. Televizyonun söylediğine göre bu çeşmenin maliyeti 2000 dolar civarındaymış.

Televizyonda bu çikolata çeşmesini görmenizi isterdim. Hiç durmadan sürekli akıyor. Cennette gibi hisseder insan kendini :). Bu çeşme de Dylan's Candy Bar'dan yaptırılmış.

Peki diğer çılgın ünlülerin pastaları nasıl? Ben üçünü seçtim ve size sunuyorum. Tümünü http://www.weddingsutra.com/planning/celeb_cakes.asp adresinde bulabilirsiniz.

Donald Trump'un düğün pastası yaklaşık 1,5 metre yüksekliğinde, 25 kg ağırlığında, 7 katlı ve 3000 beyaz gülle kaplanmış.


Prenses Mette-Marit'in pastası ise 140 kg ağırlığında, 2.7 metre uzunluğunda ve 7 katlı.

Aktör Blair Underwood ise yaklaşık 2 metre uzunluğunda, Eyfel kulesi şeklinde bir düğün pastası hazırlatmış. Pasta ışıklıymış ve kulenin ilk katında gelin ve damadın sembolü maketler varmış.

Tam paparazzi blog'u gibi oldu değil mi? :)) Benim nişan pastam Pelit pastanesinden, düğün pastam ise Foodie's (Emel Başdoğan) dendi. Düğünümüz Balıkesir'de olduğundan pastayı bozulmadan götürme derdimiz vardı. Bu sebeple maket olan bu pastalar çok pratik oldu.Pastayı sadece sizin keseceğiniz kısma yerleştiriyorlar. Keseceğiniz zaman neresinden kesilecek diye biraz düşündürüyor insanı o kadar :)

Sevgiler

04 Nisan 2007

Fırında Püreli Tavuk


Bu tarifimiz Ümit Usta'nın Fırın Yemekleri kitapçığından (Hürriyet vermişti). Tavuk etkinliğine daha var ve benim başka tariflerim olacak sizlere. Ama geçen haftasonu Gökçe'ye misafirliğimizde bize hazırladığı bu yemeğin tarifini vermek istiyorum öncelikle. Çok lezzetli bir yemek olmuştu.

Malzemeler:
1200-1500 gr'lık bütün bir tavuk
6 adet patates
1 adet kuru soğan
1 adet havuç
1 çorba kaşığı margarin
1/2 su bardağı kaşar rendesi
tuz-karabiber

Yapılışı:
Tavuğu dörde böldüğünüz soğan ve soyduğunuz havuçla birlikte haşlayın. Haşlanınca, tavuğu kemiklerinden ayırın ve didikleyin. Bu arada havucu da küp küp doğrayın.
Yassı doğrayıp haşladığınız patatesleri tuz, karabiber ve margarin ekleyip püre haline getirin. Yağladığınız borcama pürenin yarısını serin, üzerine tavuk-havuç karışımını dökün, en üste de kalan püreyi yayın ve kaşar serpin. Isıtılmış fırında kaşar hafif kızana kadar tutun.
Servis yaparken üzerine yağda kızdırdığınız biber salçası+domates suyu karışımını koyarak süsleyebilirsiniz.

Afiyet olsun, ellerine sağlık Gökçeciğim.